2 ay evveldi sanırım, once Hayri-Yagmur, sonra Dogukan, Elif, sonra Hatipler grubundan yardim Agabeyime, Hasan Agabeyime. TransToros yapalım, (uyandırıp ürkütmemek icin) 2-3 gun koy ve yayla yapalım diye. Aklımdan Elif-Dogukan minimumda, az ihtimal ama agabeyim, yengem, Hasan Agabeyim ve Ayse ablam gelirler diye düşünüyordum. O durumda daha çok aile gezisi olur diyordum. Sonuclardan ve cevaplardan ise Dogukan’in gemiden karaya vikisi riskte, Elif’in isten dolayı ve tabi ki kızdan dolayı gelmesi düşük ihtimal, agabeyimin ise onca gezi planina ragmen bu gezinin onayını yengemden alamayacağı (saka saka) anlasildi. Hatta durum öyle ic karartıcıydi ki ben kendi kendime, ulen kimse gelmez ise ben Leke ile kendim giderim, tatilimi yaparım, düşünmek ve kendikendime kalma fırsatı olarak görüp bu geziyi yine de yaparım dedim. Ne olabilir ki? En kotu akşamları biraz tedirginlik olur ama onda da bir gelişimden alanı var diye dusundum. Neyse ki korkulanın en kotusu olmadı ve Hayri-Hasan Agabeyim, Mert yegenim, Yagmur tamam dediler. Yazmadan geçemeyeceğim, Yagmur hafiften kivirtir gibi oldu ama Zehra’nin da olduğu bir telefon görüşmesinde onu bağladım, Hayrinin cumartesi calismasi gerektiği ve pazar sınava girmesi gerekliliği haricinde hiç sorun cikartmadigi, Mert aslanlar gibi ilk gunden tamam lafının arkasında durduğu, Hasan agabeyimin de (bir hissiyat sadece) bir beni denediğini belirtmek istiyorum.
Gecen defa TransToros yapilacaginda yasanan aksaklıklar (Böbrek taşı vsvs) sebebi ile herseyin en kötüsüne hazirlamistim kendimi, ama büyükçe bir aksilikle başlamadı macera. Her turlu kamp malzememi adim yanıma hatta Survival Cantamdaki pekcok malzemeyi geride bıraktım, ihtiyac olmaz diye. Gercektende yanıma alsaydım iyi olurdu diyeceğim birşey olmadı, sadece komando sortum vardi, keske onu alsaydım dedim ama o da evde yeni yinamisti, kurulmasi gerekiyordu 🙂
Neyse tum yerleşimleri Defender’a koyup yerlestirdikten sonra (Land’in bakimlarini yapsın diye Ayhan usta’ya götürmüştüm 1 Mayis gutu, sagolsun iyice bir gozden geçirip, fazla birşey yapmaya gerek olmadigini söylemişti) aksam evde TV seyrettim ve gece 3AM gibi yola çıkmaya karar verdim. Tabi ki alarmı AM yerine PM koyunca, Idil’in sut seansında Elifin uyanması ile ayağa kalktım, hemen 2-3 dakikalık bir giyinme ve dis fırçalama seansı sonrası yoldaydım artik. Bu arada gazetelerde de Ankara’yi sel aldigindan şiddetli yagis oldugundan bahsediliyordu.
Kocaeline yaklasinda başladı yagmur, ama çok sorun degil benim icin, çünkü gözenin almisim bunu. Leke ise umursadigi yok, çünkü onun derdi ne oluyor anlamak, nereye gidiyor, ne yapacak? Kocaeli, Sakarya derken yolda hem arac kullanıp hemde Berceste’den aldigim isli peynir (Sibirya da ilk defa tattigim) ve UzunMustafa (veya Hasan) ekmeginden kopardigim parca ile kahvaltı ediyorum. Tabi ki her zaman yanımdan ayirmadigim bicagim ile keserek. Iyi degil mi? Yola devam ediyorum, Ankara’ya yaklastikca yagmur artıyor ama öyle ölümcül degil. Ankara ise guneslik, öyle 1-2 gun evvelindeki sel-firtina durumu yok.
Biryandan da aracın yakıt göstergesinde gozum. Gecen seferden çok anlatmistim, TransToros yaptigimizda kullandigimiz Defender V8 idi, sesinin güzelliği, benzinli araclara has olan az titreşimi bir yana benzini huuupp!! diye iciyordu: 20lt/100km. Ister hızlı, ister yavaşlar, ister arazi, ister dua yol, sabit tuketim. Hesabin kolayliginin yaninda, Ankaraya varmadan bir full depo bitirmiş ve yenisine baslamistim, ve tum TransToros suresince arkada iki adet 20lt ilk jerrycan tasimistim, hatta yolda kaldigimizda (benzin göstergemiz calismiyordu, sagolsun Muammed ustanin bize hediyesidir) sürekli oradan takviye yapmiştim. Sonuçta hem benzin hem de 100km de 20lt, bir depoyla 400km yapan bir defender sonrası, sadece bu sebepten alimini yaptıgım, Ozel Harekat cikmasi yeni 300TDI’in yozumu kara cikartmiyor. Hem 120km/s normal sürüşte, azarsam 140km yaptıgım 300TDI, hem süreklilik hem rahatlık hem de tüketim anlamında iyi bir yatırım oldugunu gösteriyor: 687km yapıyorum bir depo ile. Ortalama hız 120km/s.
Arada 1-2 mola vererek öğlen vaktinde Konya ya giriyorum, ve farkında daha sonra olacağım “Fırtına Avcilari” moduna girme konusunda ilk tecrubemi paylaşıyorum. Konya da dolu ve şiddetli yagmur karsiliyor beni. Dogruca Yagmur’a gidiyorum, o neredeyse hazır, 1-2 kahve içip, Zehra ile sohbet ettikten sonra, cikiyoruz yola. Amcamlara gidiyoruz. Bizi Hasan Agabeyim ve Mert karsiliyor. Yengeyengemi görüp, sohbet edip, def ve Leke’yi Mehmet agabeyimlere bırakıyoruz ve alisverise cikiyoruz. Plan şöyle: Yemekleri alıp, Hasan Agebeyimin karavanına yükleyeceğiz ve sonra biz tek araba (Yagmur, Mert ve ben) yola cikiyoruz Acigol’e. Hayrinin otobüsü geceyarisi inecek, onlara bize katılacak geceyarısından sonra.
Kasaba giriyoruz ve şunları alıyoruz: pazartesi-4 kilo Pirzola, salı-3-4kg ortalik kaburga, çarşamba-4kg sac kavurmalik, perşembe boyun-duduklude pisecek. Biraz sucuk ve Leke’ye ne olur ne olmaz diye kanat. Sonradan ilave edeceğimiz 60 yumurta ve Hasan Agebeyin alacağı patlıcan, soman, sarımsak vsvs.
Hizlica malzemeleri ve Hasan agabeyi bırakıyoruz Hayramcamin evine, orada Mehmet Agabeylere gidip vedalaşıp, cikiyoruz yola. Keyfimiz yerinde (bu arada aldigimiz 24 efes, 24 tuğorg ve 10 bomonti ile benim stoklarimdan gelen Zivania) yola cikiuyoruz. Sohbet, muhabbet gidiyoruz, ancak Karapinar’a vardigimizda fırtına-yagmur, bulutlar alcalmis, elle dokunmaya korkarsın, o kadar sihay-kara. Diyoruz ki gecen veya en kotu gider otelde kalırız. Once Yeke golüne donuyorum, hem yagmur bitene kadar dolasiriz hemde orayio da görmüş oluruz. Ama hiç Karapinar’i boyle yagis altinda gormedim. Neyse oyalanıyoruz gidiyoruz geliyoruz, sürekli yagmur yagmur. Acigol’e donuyoruz orası ondan da felaket. Oyalaniyoruz, oyalanıyoruz. Hava gercekten mi karardı yoksa fırtınadan mi bilinmez bir sure sonra hava dindi. Ciktik baktık taman gibi, Hala bir kuşku olmasina ragmen, cadirimizi ilk yıl kurduğumuz yere kuruyoruz. Tuvalet kuruluyor, uyku tulumları, hisme yataklar, ates, cay vsvs.
Iste kamp, moralimiz yerine geliyor, acıkmaya da başlıyoruz, koyuyoruz 3 konserve kuru fasulye ve soman. Agizimizdan burnumuzdan geliyor soğanın adisi 🙂 Keyfimiz yerinde, Yagmur da Mert te memnunlar. Keyiflerimiz gıcır!! Niye olmasın ki! Cay ve kahve yapıyoruz, hava yumuşak…yildizlara bakıyoruz….artik uyuma vakti, giriyoruz çadıra (bu arada gece yarini yanan ates bosa gitmesin diye saçta yaptigimize sucukları da unutmayayım). Leke pozisyonunu almış, Yagmur’un bir gun oncesinde bir koltukla münasebeti de olmuş belli ki midesi bozuk, saliveriyor gazi, kızıyoruz, öyle pis kokuyor ki. Neyse herkes pozisyonunu alıyor ve uyuyoruz. Gece yarisi Starwars müziği ile gelen Hasan Agabeyimi sürprizi hariç kesintisiz uyuyoruz. Yagmur utanuiyor gaz sebebi ile uzuyor karavan’a. Pisman oluyorum kizdigima. Ama got kadar çadır, 4 kisi (Leke dahil) offoff!
Sabah gun istiyor, gökte evvelki geceden bir iz dahi yok…sadece gunuz ve masmavi gol!
Hasan Agabeyin cay ve kahvaltı hazırlıyor.Kuflu peynir var, yiyoruz, canimizi iciyoruz. Keyfimiz gercekten iyi. Hayri ile hasret gideriyoruz. Ufaktan hazırlandıktan sonra yola cikiyoruz, GOlun etrafını bir turlayıp veda ediyoruz. Acigolden Karapinar’a oradan da Karadag’a yola cikiyoruz. Karadag hizasında ana yoldan sahip BInbirklise denen ilkçağ hristiyanlik bölgesine gidip, oradaki tarihi eserleri ziyaret ediyoruz.
Ortam değişik. Ovanin ortasında 2000mt ilk bir dag, volkanik kalıntı, Icerde iklimde ortamda farklı. Agaclar, uzum bağları, yukarkara cikildikca ortaya çıkan otlaklar, volkanın kurumuz krateri ve zirvedeki askeri ve TRT-Meteoroloji istasyonları.
Tarihi kliseler disinda, yılki atlarını goruyoruz. Sahipsiz vahşi uc at goruyoruz.
Belli ki aileler. Siyah erkek, Kahverengi disi ve bir de Tay. Heryer çok güzel. Resimler çekip tekrar anayola donuyoruz.
Bu arada yagmur bitti, ohbe hava güzel deme gafletinde buluyoruz ki sonradan hep imtina ettigimiz sekli ile firtinayi cagiriyoruz resmen. Karaman uzerinden Hadim istikametine cikiyoruz. Yol uzun bir de yolu sasirinca is biraz daha uzuyor. Yol uzayınca da acıkıyoruz, arada mola veriyoruz. Bende bir yorgunluk ve moral bozulması var, Yagmur farkediyor. Hakli ve aslanda moral bozacak birşey yok 🙂 En sonunda Hasan Agebeyime sürprizi yapıyoruz. Ilk konuştuğumuz dogruca Koy uzerinde Egri gole cikalim derken, yolu değiştirip Bolat yaylasına cikalim diyoruz.Kiziyor falan ama o da macera pesinde, tamam diyor.
Bolat yaylası, Bolat-Dedemli yolu uzerinde Bolattan 1-2km ilerde sola asagiya ayrılan bir yol. Iniyoruz vadi tabanına ve oradan devam ediyoruz. Bir sure sonra irtifa kazanmaya başlıyoruz, vadinin sonunda da sola kıvrılan ve diklesen bir patika. Bizim defender ile sorun hissetmeden çıkarken telsizden (bende Elif’e amerikandan aldirttigim bir walkieTalkie var, her iki araca birer adet koyuyoruz, kolay iletisim icin. Gercekten de isimize yarıyor, ozellikle telefonun çekmediği yerlerede, ancak kusurlu konuşma, laf sokma vsvs icin daha yogun kullanildugundan genellikle şarj problemi ile karsi karşıya kaldık seyahat boyunca)Hayri yolda kaldık diyor. Inanmaz sekilde donup bakıyoruz hakkaten de kalmışlar, yol yağlı çamur, ve Hasan agabeyimin karavanı patinaj yapıyor.
Onca ben ordan çekersem devam ederler diye düşünüp vincliyorum, sonradan vinclenen yerden sonrada patinaj devam edince, onde Defender arkada Karavan ceki demirleri bağlı sekilde, LOW-DIFF LOCK olarak çekip cikiyoruz tepeye, oradan da kamp atacagimiz evvelki yıl kamp yaptigimize caliligin oraya. Cadirlar kuruluyor, ates yakılıyor ama yagmur pesimizi bırakmıyor. Biliyoruz ki karavanda en kotu kalırız, bekliyoruz. Sansimiza kisa zamanda yaylanın uzerindeki bulutlar hafifliyor, bize çadır kuracak zamanı veriyor. Artik biliyoruz Yagmur’u ayni çadırda yatiracagiz :))) Iki cadir’i usulu ile kurup, hazır ediyoruz, ates hazır, icecekler hazır. Iki seferde shotlar servis ediyorum. Zivania ve benim el matarasinda olan ve halen de ne oldugunu hatirlayamadigim (konyak kesin degil) rakia sanırım. Iyi temenniler ve dilekler icin serefe kaldirdigimiz shot’larimizi icinde icimizde tatlı bir sıcaklık yayılıyor. Amcaoglum ve en yakin ailem ile bir arada olmak ne güzel şey. Hicbirseyini saklamadigin, herseyi paylasabildigin kanindan, soyundan sopundan gelen insanlarla bir tatil ve macera. Atesin durumu iyi, Yagmur geciyor direksiyona başlıyor pişirmeye pirzolalari. Bakiyoruz 4 kilo pirzola baya bir fazla, ekmek yememe kararı alıyoruz. Hatta etin yaninda salata dahi istemiyor. Birtek sogan ve sarımsak. Ilk gece tum delikleri acan, Elif in verdigi soğanın etkisi bu gece yok, çünkü Hasan agabeyim bir soman getirmiş, armut gibi ısıra ısıra yiyorsun, sogan kokusu bile yok bırakalım gozumuzu yasartmayi. Yiyoruz yiyoruz, kemiklerini ise Leke icin biriktiriyoruz. Bu arada Leke de yemeğini yemiz, bizim çadıra çekilmiş uyuyor. Pirzolalarin son iki turu artik sadece et bosa gitmesin diye yeniyor, doyumsuz, tikanmisiz. BU arada cay ve kahve konuyor, atese har veriyoruz ki üşümeyelim diye.
Bir yandan da tartisiyoruz yarin ne yapalım diye. Sonunda Hasan agabeyi ikna ediyoruz Yagmur ile. Yarında kalıyoruz Bolat yaylasında. Aksam yatma vakti benim icin, yorgunum, tum gun direksiyon sallamisiz, diyorum ben yatacağım. Bu arada pirzoladan artan sarımsak ve soğan var, onları kavurmaya başlıyorum sac uzerinde, diyorum ki acaba bir yumurta mi kirsak diye espriler ucusuyor bende soğanları ve sarımsakları kavuruyorum karamelize olacak sekilde. Sabah kahvaltıda bir seyler yapacağım artik. Gidiyorum çekiyorum uyku tulumunu uzerime, Leke yi yanıma çekiyorum, üşümesin istiyorum Kopegim. Buralara kadar getirdim, keyif alsın, özgürce koştursun diye. Su ana kadar şikayet etmedi. Yemegi vardi, yedi, dolaştı, postu, umuyorum arac ile seyahat onun icin eziyet degildir.
Gece tulumun icine girmedim sadece yorgan gibi uzerime cektim, o sebeple biraz üşümüş uyandım. Aslında ayaklarım üşümüş, hemde çok üşümüş diye düşünerek uyandım bir yanda da mesanem patlayacak kadar dolmus.. ne kadar icti isem cay kahveyi 🙂 Ayakkabilarimi giydim ettim kendimi hemen disari. Sürekli uzerimde termal icliklerim var, HH markalı. Gercekten çok hafif ve gercekten soğuktan koruyor. Neyse hızlıca dizimi fircaladim, yozumu Def’in yanina astigim sus torbasında yıkadım. Saat 6AM gibi birşey. Yuruyus yapayım dedim, Leke zaten dünden hazır, sagdan cadirlarin arkasından başlıyorum yürümeye. Ormanin iclerine dogru yürüyorum.
Gercekten park gibi, hafif bir yokuş yukarı parkur yürüyorum, dolanıyorum geliyorum. Bu arada bizimkilerde uyanmaya baslamislar, ben geciyorum atesi harlayalım diyorum. Elifin bana hazirladigi kavrulmuş kıyma aklımda, kasaptan (Konya Saglik Kasaba – Yagmur’un favorisi, benim lisemin hemen karsisinda, hatta fizik hocam Ekrem Vahaplarin 20-30 yıl evvel yasadigi binanın alt kati :)) aldigimiz mantarı yıkatıyorum, kavrulmaya baslayan soman sarımsagin uzerine koca bir tereyağı kalıbı atıyorum, uzerine ellerimle mantarı parçalayıp atıyorum, ve en sonunda da tum kıymayı boca ediyorum, baharat olarak kirmizi biber (az atıyorum Hayri çok acı yemediğini söyledi), sumak ve tuz atıyorum, uzerine de Elif in almamı israrla söylediği dogranmis domates konservesini boca ediyorum. Atesin kıvamı iyi ve pişiriyorum kavuruyorum, neredeyse oldu, Hasan agabeyim yumurtaları getirdi. Herkes 3-4 yumurta istiyor kendisi icin, kaba bir hesapla 20 yumurta 🙂 kiriyorum ve uzerine bir kapak…5-10 dakika daha devam ediyorum, sonuc sanıyorum mükemmel, çünkü herkes kaşıklarla girişiyor.
Yaninda ekmek ve sogan yine. Bu arada hava iyi dedik ya yagmur bulutlar toplanmaya başladı. En son karar vermiştik, zinhar hava çok güzel demeyecek ve sadece hayirlisi ile yararsa rahmettir yagmaz ise sansimiza diyeceğiz, ama yine totem tutmuyor. Yagmur başlıyor. Bir yandan da erken kalkmanın sebebi ile uyku bastırıyor. Yagmurda çadıra giriyorum, Leke de arkamdan geliyor, uyuyoruz, disarda çadıra dusen damlalar, çok güzel, uyuyorum. Bu esnada uyanıyorum, içerisinde hamam gibi olmuş. Yagmur pagmis bitmiş, gunes acmis ve nadiri hamama çevirmiş. Kendimi zor atıyorum disari. Diyorlar ki ekmek bitiyor, Bolat a gidip ekmek vsvs alalım. Yagmur, mert, ben yola cikiyoruz, Hasan agabeyim ise ortaya güvecinize e koymuş, pişiriyor.
Garibime gidiyor, sanki guvecinnuzerine aluminyum folyo kapak yapmış kapakta kabarmış, şişmiş. Neyse gidiyoruz Bolat a yolda telefon çekmeyecekler başladı. (Bu arada ara yollar haricinde hiçbir yerde telefon çekmiyor. Cektigi yerde de Edge çekiyorum. Diyorlar ya 4 çeker :)) Bolatta kucuk bir bakkaliye buluyoruz, bir haci amca var, ekmek diyoruz, iki tane kaldı diyor, ben yufka ekmeyi olsa da olur diyorum.
O da hanim gelsin hazırlatayım diyor. 15-20 dakka oyalanıyoruz. Yıllardır görmediğim Gripin var, 10 kutu alıyorum, yufka ekmegi, 2 normal ekmek, 5-10 tane cukulata ve sabahki performansa takip 60 tane yumurta alıyoruz. Dondugumuzde yine yagmur var, ama çok hafif. Hasan agebeyim güvec-orta hazır diyor. Yine ikişer shot ile Zivania atıyoruz, iyi dileklerimizle. Ardindan Hasan agabey, koca bir tepsiye güvecinize deviriyor.
Abartiyor denebilir ancak, ortadaki kaburgalar bazen agizimiza geliyordu ve kemiklerde eriyip gidiyordu agizimizda. patlicani, domatesi, salçası, eti herseyi muhteşem bir yemek oldu.
Yemek sonrası yine kahve-cay ve bol bol toplanan orman artıklarından ates taktik. Ates bası sohbeti, eglencesi, hikayeleri herseyi ile yine güzel bir gun ve gece oldu. Sanırım yine ilk ben uyumaya gittim ve saat geceyarisini çoktan gecmisti.
Sabah yine 6AM uyanma saati, ufak bir sabah temizliği sonrasında yine Leke ile yürüyüş. Acaba ayni rotada mi gitsem dedim, sonra ters istikamet diye dusundum, sonra evvel gelişimde Dogukan ve Elif’i ardıma takip binbir hikaye ile inginclestirdigim antik kent hikayeleri ile saatlerce yurutterek bulduğum Astra antik kentine tırmanayım dedim. Bu defa daha kısa bir yoldan kente tırmandım.
Kent zirvede tum vadileri yukardan goren antik tiyatrosundan, kilisesine ve diler onemli binalarına gercekten güzel bir yer. Tek sikinti yörede çocukluğumdan beri hikayelerini duydugum define hirsizlari. Pekcok yerde köstebek kibi kazi yapmışlar.
Eminim caldiklari onlarca şey vardır, ama halen sehrin buyuk cogunlugu burada. Bu arada yukardan kamp yerimizi gözlüyorum, nara atıyorum cevap versinler diye ama ne yazık ki cevap yok.
Oysa ki kamptan duman cikiyordu, demekki birisi tekrardan atesi canlandirmis (Yagmur ile aldigimiz 2 buyuk çuval odun-Elifler ile gittiğimizde ormanda odun bulmadigimizdan çok zorlanmistik ve 1 çuval kömür aldık-komur, Yagmur’un kayincosunun kubadan ithal ettigi kömürler, bir turlu sonmuyor). Iniyorum Astradan , baktım Hasan agebeyim atesin basında patates kozluyor. Ve kahvaltı yaklaşıyor. Tekrar geciyorum direksiyonun başına, başlıyorum yumurta pişirmeye. Bu defa tereyağı, mantar, patates, sogan ve tabi ki 20 yumurta. Saniyorum nefis oldu cunkun herkes bir parca kalmayacak kadar yediler. Ama Hasan Agabeyimin hazirladigi Güvecinize-Orta ile boy ölçüşemez. Yedik yumurtayı ictik cay, aldigimiz tatlılar var onları da yedik ve uzerine üniversite tavlası oynadık (bilmeyenler icin iki tavla ve dort kisi ile oynanan eski bir oyun, keyiflidir). Bu esnada Mert bir bocek cikartiyor fanilasinin icinden, bakıyorum KENE!!! ama kimse inanmıyor. Dalga geçtiğimi düşünüyorlar. Diyorum ki bakin internetten, ama tabi ki internet yok. Neyse esyalarimizi toplanıyor ve vedalaşıyoruz Bolat ile. CIkiyoruz yola.
1 saatlik yoldan sonra variyoruz Dolhanlara, dedimizin mezarina gidip resim çektiriyoruz, ve hızlıca, koye girmeden yolda devam ediyoruz.
Arada telsizden yozumuzu gozumuzu yıkayalım diyoruz, Hasan Agabey Karapınar denen yerdeki tesislerde duruyor. Havuzunda yozumuzu gozumuzu yıkıyoruz. Bu arada Mert diyor ki internetten baktım keneymiş diyor 🙂 Tam o esnada bir tane daha kene var montunu uzerinde. Tam o sirada panik başlıyor. Herkes uzerindekini çıkartmaya başlıyor ta ki tesis sahibi burada aile var arkadaslar diyene kadar. Onun uyarisi ile hızlıca oradan ayrılıp, 1-2km ilerde dere kenarında bir yere yanaşıyor ve disari atıyoruz kendimizi. Herkes dokunuyor kıyafetleri cikartiyor. Mert’in kirlilerini bir torbaya koyup icerigine DETAN sikiyor ve bağlıyoruz. Herkes suya girip orasını burasını yıkayıp, kontrol ediyor. Ne aradigimiz da bilmiyoruz ya neyse 🙂 Yeni kıyafetleri giriyoruz ama bu isten en çok keyfi Leke alıyor. Guzelce isiyor suyun isine. Sevgili kopuşum pek sever suya istemeyi 🙂
Cikiyoruz yola, bundan sonra ilk durak zirve.
Asagi yukarı 1 saat tırmanıyoruz, bu esnada Hasan agabeyim bir yerde mola veriyor, Yagmur un hep anlattigi Madenler mevkisi. Raylar ve calisan madenler varmış bir zamanlar onları keşfediyoruz. Ama su an icin madenler kapatilmis.
En azından agizlarini guvenlik amaci ile kayalarla tikamislar. Bu arada agaclarin yaşayabildiği veya yetisebildigi rakibi çoktan gecmisiz ve etraf sanki mars yüzeyi gibi, kaya, bodur otlar, kardelenler ve erimemiz ve donmuş buz kütleleri.
Ayni ağaçlar gibi insanlarda çok geride kalmış durumda, mevsim sebebi ile yaylacilar halen asagida vadilerdeler. Ortalıkta insan yok, sadece tarla fareleri var.
Yola bir 30dk daha devam ettik. Sıcak gecen bir kisin ardindan susuzluk çekileceği kesin. Cesmelerden akan su serce parmağı kadar, ama zirveye gelince yine heryerde su, dere, kol gibi cesmeler. Egrigole variyoruz, bir çift arac var, piknik yapıyorlar golun etrafını dolanıyoruz. Aklimizdan gecen golun karsisinda kamp yapmak. O arada Hasan agabey golu geciyor ve devam ediyor, bize bir yerler daha gösterecek. O arada koca bir kartal veya dogan havalanıyor. O kadar haşmetli ve buyuk ki!!! Bu esnada yogun akan bir dere var, cekin diyoruz videomuzu, altımızda Defender var ya, takiyoruz Low-DiffLock, duruyoruz dereye. Ulen derinmiş dere, tekerler gömülüyor suya, kaputa kadar suya mi giriyoruz derken, baya bir stress ile gaza asiliyorum, bu arada arac tırmanmaya başlıyor, ve bizi çekip cikartiyor. Aman aman şükürler olsun ki ciktik. Birde kalsak ne yapardık 🙂 Neyse Egrigole geri donuyoruz, piknikçilerin tam karsi kiyisina gidelim diyoruz ancak yolu kapatan buzlasmis kardan geçemiyoruz. En iyi piknikçilerin tarafı. Zaten onlarda toplanıyorlar. Iniyoruz gol kiyisina kuzeyi ve ruzgar adisini kapatacak sekilde araçları park edip kamp atıyoruz. Hemen çadırlar, tuvalet, ates, masa kuruluyor.
Hemen hersey hazirlaniyor. Bu arada piknikçilerin bir arabası cikti yola seviyesine fakat digeri calismiyor. Ilgilenmiyoruz once çünkü ilk gittiğimizde bizden itmemiz icin yardim istemişlerdi, bizde destek ölmüştük, ancak aralarinda olan bir “pzvnk” kilikli arkadaslar Konyadan gözüküyor gibi hafif asagila içeren bir soz söyledi, kendisini de Antalya-Alanyali oldugunu vurgulayarak. Neyse üstelemedik, sadece yardim ettik (bu kisi haricinde herkes normal ve egosuz bir aile idi). Sonra arabayı çekerek çıkarmaya karar verdiler, ve gruptaki yaşlılar bizim çekmemizi isterken bizim eleman biz çekeriz (araclardan calisani Kangoo-ticari digeri ise yine ticari sanırım Tourneo idi) dedi. Biz kendi isimize donduk ama herkes olana bir ana avrat küfretti. Neyse biz isimizi yaptık, kamp attik. Tam o esnada, bizim pzvnk degil de bir diler cocuk geldi ve yardim istedi, agabey bizi çeker misiniz diye. Bizde aldık cektik yola. Sonra da dedim ki bu arac immobilizer’i arızalı ise, aracı buraya birakin, gidin anahtarını getirin dedik. Bizim pzvnk ise yok Gundogmus 15km buradan orada bırakalım dedi. Bizde tamamdır dedik ve eglencemize baktık.
Ates yanmis, Zivania golun soğuk suyuna yatirilmis, sadece sac kavurma yapma isine başlamamız gerekiyor artik. Baktık ki 4kg kusbasi ve sac buyuklu uymuyor deyince fikrimizi değiştirmeye karar verdik, aslında ikiye bölmeye karar verdik. Etin yarisini Yagmur ve Hayri Sac Kavurma, diger yarisini Hasan Agabeyim pilav ile düdüklü tencerede kavurma yapacak.
Bu esnada patlıcan sogurme ile coban salatanın karisimi bir de salatamız hazır. Neyse araba kurtarma, kene vsvs deyince gecikmişiz, sabah yedigimiz 20 yumurta çoktan hazmedilmis-erimiş, açlıktan oluyoruz. Düğünde Pilavi-Kavurma ve Sac Kavurmayi sırası ile yiyoruz, hatta Sac kavurma sonrasında ben doydum oldum derken, pilav ustu kavurmaya sadece tadıyorum ve kendimi tutamıyorum ve o da bitiyor. Artik hareket edecek halim kalmıyor, saat 09PM sadece. Gidiyorum yatıyorum, Leke yanımda Mert 5 dakka sonra geliyor. uykuya diliyoruz. Arada bir ses duyuyorum, Jandarma, sohbet ediyorlar kisaca, adam ne yaptigimize anladıktan sonra iyi geceler deyip gidiyor. Bu arada her gece benim pompalı ve bir miktar buckshot yanımda uyuyorum. Savunma veya guvenlik amaci ile degil de sadece tüfeği dışarda bırakmamak adina. Neyse uyuyorum derken bir anda uykun aciliyor, bu arada bizimkilerde sohbete devam ediyor. saat 1am de kalkıyorum muhabbete diliyorum. Çekirdek çitliyoruz, sohbet ediyoruz, ates var! cay var! kahve var! Hatırlamıyorum saat 2-3 gibi gidip tekrar uyuyoruz.
Sabah erken degil ama 830 gibi uyanıyorum, Egrigol soğuktur (ki gecen gidişimizde aksam kalmaya cesaret edememiştik, soğuktan) diye bere, eldiven, termal. uygu tulumu yatmistim. Bu esnana benim uniqlo’yu Lekeye giydirmiştim, kapsonlu montuda sarmistim Lekeye. Sabah öyle bir sıcakta uyandım ki, kendimi atamadım disariya, Leke de ayni sekilde. Atar topar cikiyoruz, bakıyorum Hasan agabeyim uyanmış. Her iki gun 20ser yumurta deyince, Hasan agabey, normal zeytin-peynir-domates-salatalik ile kahvaltı hazırladı. Yedik ve halinin uzerine devrildik. Gunesgozlugu bere, uzanmisiz, ne kadar uyuduk bilmiyorum ancak yuzum kavrulmuş bu esnada. Bir tüfek sesine uyandık. Hasan agabeyim golun kenarına bir bira kasası, uzerinede bir bira kutusu koymuş ates ediyor. Baktık birdshot ile atıyor, dedik ki boyle 100lerce saçma ile atarsın vurursun, yapabiliyorsan alsana Slug-tek kursun-domdom, vurabiliyorsan boyle vur. At at at vuruş yok, ancak gördüğümüz kursun sudan sekip, tas sektirme gibi, çok çok ötelere gidebiliyor. Anladık ki bu yone atis tehlikeli. Yagmur aldi kurşunları (onda Glock vardi) bende yüklendim fişekleri (bende de Winchester Shotgun) topluca onu kapalı bir vadi-araliga gittik. Kac kursun ettik, kaç bira sisesi vurduk bilmiyorum ancak herbirimizin kulakları cinliyordu döndüğümüzde kampa.
Dondugumuzde baktim Leke darlanmis (zaten korkuyor tüfek sesine), ben golun etrafinda dolaşayım dedim, yemek oncesi azıcıkta acikiriz demistim, Yagmur bende gelirim dedi, ardindan Hasan agabey, Hayri, Mertte gelecem dedi. Bu durumda toplandık ve yürüyüşe başladık. Egrigol’un, kamp yaptigimiz yerin hemen sol tarafında dagdan gelen suların takip geldi çok az egimli, tamamıyla cimlerle kaplı ve suların farklı farklı kanallarla aktifi menderesler oluşturduğu cim zeminin 1-2cm derinliginde ince su ile kaplı olduğu bir bölge vardi. Bu bölgeyi bir sekilde atlar ise dağlık bölgeye ve yolun olduğu karsi kıyıya ulasacagiz dedik. Ve mendereslerin daraldigi yerlerden atlamaya başladık.
Mendereslerin derinligi 30-40cm derinliginde ve suyun akisi ise şiddetli degil ama canlı idi. Birince menderesi Hana Agabeyim ve ben ilk atladık, ardindan Yagmur ve Hayri, ancak Mert bir ayagini suya soktu.
Sonra ikinci menderes, sonra ucuncu menderes, bir tane kalmisti ki arkadan bir ciglik duyduk. Donup baktigimizda Hasan agabeyin yana yatmış, ayağım cikti diyor. Once saka mi dedik, sonra koşarak yanina gittik gercekten de durum ciddi. Hemen ayagini zaten buz gibi olan suya soktuk, dedik ki yagmur-hayri siz hasan agabey ile kalin, ben arabayı almaya gideyim Mert ile. Bu esnaya kadar su ve sulak yerlerde kendinden gecen, cosan Leke, bireylerin ters gittiğini anlamış gibi idi.
f4942ab3-bf2d-40d9-a195-4075b6c24ad2
Neyse biz hızlıca geçtiğimiz menderesleri atladık ve arabayı almaya gittik. Def’i alıp geldigimde kafamda bir soru vardi, acaba Hasan agabeyimi kıyıya mi getirsek yükse def ile mi onun yanina gitsem. Korkum, çamur olan zeminde aracı gömersek ne çıkartacak birilerini ne de telefonla arayacak birilerini buluruz. Çünkü en son telefon ile konuştuğum kisi ELif, o da bir gun evvel sabah 8 idi, Astra kentinin olduğu zirveye tirmandigimdaydi. O zamandan beri telefon kapsamasının disinda idim. Neyse LOW-DiffLOCK yapıp, yaradana da silinip mendereselere girdim-ciktim-girdim-ciktim, ve yozum kara cikmadi. Landrover efsanesine yaraşır sekilde yara yara gitti, Hasan agabeyimi yükledik ve gerisin geri ciktik. Yagmur ve Mert geride kalmış, Hasan agabeyim sur dedi Gundogmus’a (dun ku Pzvnk 15km demisti ya) orada hastane var. Surduk, geldigimiz yere degilde hiç gitmediğimiz tarafa. Sonradan anlayacaktık 15km degil 50km oldugunu ve oraların, geldigimiz taraftan daha cetin ve zorlu oldugunu.
Neyse uzun bir yoldan sonra hastaneye ulaştık, genc bir bayan doktor ilgilendi, film cekti ve sonuc: KIRIK. Konyadan doktorlar arandı, dediler ki gel burada çözeriz, atele aldırt. Doktor hanim, ayağı atel ile sabitledi, ve dönüşe ciktik.
Eksik mazotu tamamladık, yiyecek birseyler aldık, ve geldigimiz yerden donduk. Saat 2pm gibi basımıza bu is geldi, yola cikismiz 3pm gibi idi. Kamp’a döndüğümüzde saat 7pm gibi idi. Hızlıca kamp i toplayalım dedik. Boyun’u yemek bu seneye kismet olmamisti ama hersey Hasan agabeyden ve sağlıktan daha onemsiz idi.
Toplantik, saat 8PM gibi yol ciktik, Konya ya varis ise 10-10:30pm gibi idi. Hasan agabeyimi evine bıraktık, sonra Yagmur’u Ummuhan ablanin evine birakip, Mert ile birlikte Mehmet Agabeyimin evine verdik. Artik aksam orada kalacaktık, sabahta yola cikacaktik. Sabah yola ciktigim 9am, molalar sonrası eve varisim ise 5pm gibi idi. Su anda evdeyim ve yarin sabah isbasi yapacağım, iki gündür askim Elif ile ve kizim Idil ile birlikte vakit geçiriyoruz. Elif biraz evvel Cherly’i almaya gitti.Bu yaziyi bitirmek icin ondan istedim Cherly i almasını. Bana kizdigini biliyorum ancak bu yazıyı bugun bitirmez isem, hiç bitiremem ama bu hatırayı yazmadan gecmek istemedim. Askim umarım bana çok kizmamissindir. Seni ne kadar çok sevdiğimi bilmeni istiyorum. Senin sayende bu macerayı yaşadım ve kafam çok rahatlamış evime dondum. Canim esim sana çok teşekkür ediyorum.
Evimiz, 13 Mayis 2018
Ilk adim – Baharda Alanya:
Hersey nail başladı diye sorduğumda, hatırımda kalan Defender V8i alıp Kagan ile dolaşırken, gözüme çarpan asker haki renkli bir Landrover (sonradan Series2a oldugunu öğrendiğim) görüp, çocukluğumdaki dizi Safari isimli diziyi hatırlayıp, bunlardan bir tane alsak ta toplasak dediğim. Kaganin cevabi, aman bunların parçası zor bulunur sikintisi olur dediği. Sonra 1-2 defa daha tekrar ettim ki Kaganin aklında yer etti ve bir gun Mavi bir series in resmini gönderdi ve dediki sahibi bunun ne oldugunu bilmiyor, yanlış yerde yayinlamis fiyatida makul alalım mi diye sormak oldu. Bende 9bin TL birşey degil alalım dedim ve ardindan kaç gun gecti bilmiyorum benim araba ile Alanya yollarına düştük. GEce seyahat, sabahtan buluşma, arabaya bakma vsvs. Yaslica bir amca, yıllarca Alanyanin koylerine yolcu çekmiş, mal tasımız.
Anladigim kadri ile 1974 yılında Kibris Ingiliz konsoloslugu icin calisirken Turkiyeye getiriliyor, sagdan olan direksiyonu sola alınıyor, zaman içerisinde masraflı olduğu düşünülen benzinli motoru orijinal dizel e değiştiriliyor.
Parca parca baktigimizda sol tarafına bir devrilme veya kaza oldugunu düşündüğümüz bir kasılma var, ve tum parcalar, bir iki ilave parca hariç orijinal gözüküyor. Amca 80 i civarında, hızlı hareket edince kalbi sikisiyor (belki rahmetli ölmüştür, oldu ise Allah rahmet eylesin, degilse Allah uzun uzun mutlu yasamak kismet eylesin), nefes nefese kalıyor. Amcanin gözlere de katarak inice arabayı kullanamaz hale geliyor anladigimiz, oglude bu arada burada kuruyup gidecek dediği icin satiliga cikartiyor ve bizde Alanyayi boyle buluyoruz. Cuma namazı, noter, devir teslim vs derken arabayı uzerimize alıyoruz, bu arada araba bizim icin ilginç bir tecrübe oluyor, çünkü bir aku sikintisi sonrasında araba calisiyor ve kullana kullana Antalya ya ulaşıyoruz. Ardindan kamyon ile getirmeleri icin tasimacilarin garajına bırakıyoruz ve isimiz tamam. Konusa konusa, hayaller kura kura, planlar yapa yapa heyecanla duruyoruz Istanbul yollarına. Unal usta ile konusacagiz, ona yaptiracagiz bu klasik dizimizi, belki diyoruz Koc Muzesine bagislariz. Tabi o gunden bilemiyor insan kendisini nelerin beklediğini, bu isin nasıl ilerleyeceğini ve gelecek günlerin nelere gebe oldugunu. Tek bilgimiz bir aracımız var, klasik olmaya aday, yaşlı bir hanımefendi, yılların yipranmisligi bir yana hala güzel hala diri ve yasamak icin istekli. Bizde bu hanimefendiyi bir klasik genc kız yapacağız.
Ikinci adim – Maymun istahlilik mi dedik?
Uzerinden kaç gun gecti bilmiyorum, mavi kizimiz geldi ve Kagan’in dükkanın yanındaki koridorda parkla vaziyette Unal ustanin cagirmasini bekliyor. Bizde bu arada hangi parcalari bulmalıyız, almalıyız seklinde hummalı konuşuyor ve planlar yapıyoruz. Kagan bana sürekli bir takim ürünlerin olduğu listeleri gönderiyor.Ben daha bunları bilemiyorum, ne neden ne icin nasil! Bir veya iki hafta sonra idi Kagan bir mail daha attı, bir ilan. Alana baktım, Yesil renkli bir series2a tekraradan, sahibinin notuna ve resimlerine baktigimizda gördüğüm bizim Mavi kizin ciddi uzerinden, COK diyebileceğim ( o zamanki acemilik iste) neredeyse tamamıyla yenilenmiş (o zamanki acemilik tekrardan) bir series.
Bakinca aklımdan hersey gitti, çünkü herseyi ile farklı bir kez ve çok etkilendim. Fiyat diye bakınca ise gördüğüm ciddi bir rakam 34bin TL. Kısa bir konuşma neticesinde fiyatın çok yukarda olduğu, üstelikte benzinli olduğu icin anlamsız olacağı bizim mavinin daha iyi olacağı vsvs. Zaten bir hafta sonra da ilan kaldirildi. Kaldirildi ve icim rahatladı, en azından aklımdan çıkacak diye senindim çünkü nerede ise hergun bakmaya baslamistim ilana. Sürekli buyuk resimlere zoom yaparak takip, bizim Mavi ile karsilasiirmasini yapıyorum. Ne bahane bulursam bulayım bu zikkim Yesil daha iyi, daha farklı, daha değişik. O günler iste belli olmaya baslamisti bu isin bir saplantı olacağı ve konuya derinlemesine nasıl batacağım.
Bu arada günler geciyor, Unal usta bir turlu elindeki isleri bitiremiyor. Bu da bizi (aslında beni) kizdiriyor. Sürekli Kagan fistekleyip Unala baski kurmasını istiyorum. Geceleri çok sıklıkla bay, Landrover siteleri dolaşmaya başlıyorum, sürekli bakıyorum hem Kagan’in listelerine hemde benim aklımdan geçirip, eksik olarak belirlediğimiz parcalara. Mavinin çektiğim resimlerini google da bulduğum resimlerle karsilastiriyorum, neredeyse cm2 cm2 bakıyorum araclara. Genel olarak aklımıza yattı ki 5 kapiyi da siparis edelim, ilgili fitilleri edelim, onu edelim bunu edelim vs. Siparis edilecekleri daha sonra zaten detaylı anlatırım diye düşündüğümden çok ta detaya şimdiden girmiyorum.
Tam bu arada, Yesil aklımdan cikmis, V8 i çok takmaz ve sadece Mayiyi düşünürken Kagan yine bir mesaj atıyor. Bakıyorum ayni Yesil bu defa daha fazla resim ile yine satilik. Bu defa 28bin TL, demekki sahibi duyurdu. Once diyoruz ki yok bu fiyat çok fazla zaten biz kararimizi verdik, bu ise ugrasmayacagiz. Sanırım icimi rahatlatmak icin bunlar, Kagan ile konuşurken veya Elif ile konuşurken, yok hiç mantıklı degil diyorum ama Elif e Yesilin yeni resimlerini göstermekten kendim bakmaktan alikoyamiyorum. Diyorum kendi kendime ne güzel bunun kaputu, yedek lastik takmak icin yeri var, Mavinin ise duz kaput. Bir ara duramıyorum ve Kagan’a bir konuşsana bakalım adam fiyatı bir yere ceker mi? Diyorum ve ok yaydan cikiyor. Kagan konuyor, adam 26ya olur diyor, 1-2-3 gun sonra ben sehir disindayim, herkesi ikna etmişim, alıp ta ne yapacagimi bilmiyorum ama oyuncakçı dükkanı önünden geçerken kendini yere atan cocuk motivasyonu ile arabaya sahip olmak icin para transferleri, Senoldan Elife yardim istediği ve Yesili alıyoruz.
Telefon ediyorlar, aracı aldık, Senol arabayı Kavaciktaki evlerine goturuyor. Resim at bile diyemiyorum, isler yogungidemiyorum 2-3 gun boyunca, icim icimi yiyor, ama adim ya, gerisi kolay diyorum. Artik o benim. Kagan ile konuşuyorum, araba cok iyi durumda 1-2 en fazla düzeltmenin yapıp kullanırsın diyor. Bende öyle düşünüyorum, belki 1-2 boyalik kisim, gerisi kolay diyorum 🙂 ama maceranın basladigini hiç bilmiyorum.
Yesil ile ilk buluşma-tanisma:
KAc gun sonra bilmiyorum ama bir aksam ustu, sanırım son bahar zamani. Senol a gidiyoruz, plan aracı alıp, Kagan in dükkanına götürmekteyiz, Muammed ustaya bir bakim yaptırmak ve sonra karar vermek, ne yapacağız bu arabaya.
Emin oldugumuz şey ise bu arac çok iyi durumda ve çok derine inmeden 1-2 düzeltmenin ile arabayı topahliyacagiz. Bu arada arabayı aldigimiz “pzvnk” (bunu hakaret etmek icin kullanmıyorum sadece ben konuşurken boyle hitap ediyorum gayet birisinin dediği ile yaptigimize şey arasında bir ayarsizlik var ise. Yazımın devamında da bu sekilde betimlemeler veya hitaplar bulacaginizi düşünüyorum, temelde bir samimiyetsizlik oldugunda bu sekilde siniflandirma yapıyorum. Kusuruma bakmayın) dediki, onu elinde bulunduğunu söylediği kitaplar, dergiler ve yedek anahtar aradigimda, bu araba kız gibi, çok iyi durumda, şiddetle tavsiye ediyorum araci araziye sokup zorlamayın, narindir kirilir. Ben de diyorum ki evet zaten planım o degil. Sonra resimlere bakıyorum satis aşamasında yüklemiş olduğu, arac bel seviyesinde çamura gömülmüş, arabanın tepesine kurulup kahkaha atarken resimleri var. E be arkadaşım, madem araziye sokma girilir diyorsun o zaman senin ne isin var orda. Bu arada amerikaya gideceğimi söylüyorum, ürünleri gönderirken kargo-kurye konusunu konuşurken, bana diyorki esimin istediği bir dis macunu var, alır misiniz? Ne diyeyim 🙂
Yaziya ara vermiştim tekrar başlıyorum bu arada hızlıca geciyorum sokum aşamalarına. Israr ede ede, Kagan i da ikna ediyorum, Yasar Usta da elindeki isleri bitirip diyorki başlıyoruz. Yasar Ustanin on sorusu 3-4 ay içerisinde hizlica toparlayıp bitirmek. Neyse başlıyoruz Kaganin dükkanında sökmeye. Aklimda hep nasıl istifleyeceğiz bunca kutup parca vida ve muhtelif seyi?? hep onu düşünüyorum. Basliyoruz ve Yasar Usta diyor ki iki plastik boya kutusuna koy soktuklerini diyor. Sasiriyorum?? Çünkü 100lerce veya 100 tane parca nasıl olacak diye düşünüyorum. Basliyoruz sokum. Soktukce bir mükemmelce yapma motivasyonu geliyor ki sormayın.
Benim hararet musurunu kopartarak sokumunu yapan Suriyeli kardesim 🙂
Iyi ki bu resimleri çekmişim cunku toplama esnasında buresimleri teker teker büyüten büyüten incelemek durumunda kaldık 🙂
Resimlerden de göreceğiniz gibi sokuyoruz da sokuyoruz. Once tavan döşemesini, onun parcalarini, ardindan aynaları, ardindan dosemeleri, koltuklari…Ne kadar buyuk bir parca sökersek o kadar seviniyorum…nedense? Diyorum ki ne kadar derine inersem o kadar temiz ve mükemmel yaparım. Iniyorum iniyorum. En son, camlar, on cam, arka kapi, kapılar …herseyi sokup Yesili iyice çıplak bırakıyorum ki Yasar Usta artik ben kendi dükkanıma alıp orda devam edeyim diyor. Çünkü Yasar Usta bundan sonrasında buruk kaporta parcalarini cikartip yenileyecek.
IMG_0771
DEVAMI GELECEK….dedim ama aylardır yazmiyorum sanırım. Niyetim bugun kalanlarını özet de olsa yazıp bitirmek.
Yasar usta alınca makineyi ben sandim ki budur yaparız gerisini hızlıca. Yasar komple sokunca’ önce saseyi kumlamaya gönderdik ve tabi burada acemilik, kumlama olmadan geri geldi araba, sase alüminyum ezilir dediler onu da soktuk.
Neyse gitti yine sase, tabi iki defa cekici ödediğimiz bir detay. Arac gelince, kumlamanin onemi ortaya cikti: çürükleri ortaya cikti. Allahta sadece sasenin önünde iki uc yerde ve on göğüste çürükleri var. Sase ve on göğüsteki yerleri Yasar usta yeni parcalarla düzeltmeye başladı ama hayatımda birey daha öğrendim.
Kaynak makineyi çeker. Cekme ama kumaşın çekmesi gibi. Çok ilginç bir bilgi. Unal Usta (bu islerin duayeni: bizim mavi series”i yaptirdigimiz usta) dedigi, göğüsü kaynakla parca değiştirdi iseniz boyutları olsun çeker dedi. Once beni iskillendirmek icin dedi diye dusundum ama olay gercek. Bir parçayı bir digerine kaynatırken, eriyen parcalar yanyana konup birlesirken iki taraftan da eriyenlerle kısalıyor parca. Tek yöntemi 1-2mm iki taraftanda parcalari pay vererek birleştirmek. OLcuyorum evet kısalık var. Tekrar al bastan yapıyoruz. Olc olc olc capraz olc, boydan olc, sagdan soldan 🙂 Neyse rakamlar artik tutuyor.
Sonrasında yasar abi kupanın altını kumlatiyor, karşıdaki ustayada boyatalım diyor: tamam. Saseyi iyi bir boyatmak gere, Mehmet ustaya yaptiriyoruz. O da tamam! Artik ufak ufak toplamak gerek deyip kupayı koyup’ onu bağlıyoruz, tabi acemilik alttaki takozlara koymuyoruz bu da ölçümü ve parçaların alistirilmasina sonradan hesap hatası olarak geliyor. Onemli mi bozulur de ekstra emek demek.Yasar abi kupadan sonra kapıları koyuyor: on kapılar bearmach dan ve kaliteli, cuk diye oturuyor. Arka kapılar kisa veya uzun veya ince veya kalan: britpart tan ve istediğimiz gibi degil. Once eskileri düzeltelim diyoruz sonra uzerine sac gecelim diyoruz. Sağolsun yeni saçları geçiriyor ama boy, en, hiza tutumuyor bir daha yeni sac geciyoruz. Neticede istediğimize yakin oluyor. Niye yakin diyorum çünkü mükemmellik hedefimiz ama aracın zaten standart yok ki, fabrikada da elle yapilmis araba 🙂 Kapılar yapilince on camurluklar, arka kapi vsvs herseyi oturtuyoruz ama arabaya bakınca yamalı bohça gibi. Amac burada arabanın tmm parcalarini yapıp, onarıp, yeni ise yenilerini takip birbirine alistirmak ama!!!!! Sunlari unutuyoruz (benim aklımda da korkumdan söyleyemiyorum), aracın kapilarinin fitilleri var, tavanın hardtop ile, hardtop in havuzlukla, havuzluk takozlara oturmalı, tavan ile on frame, on frame ile göğüs arasında fitiller var. Ve bunların her biri 1cm yukarı itiyor birbirini…neyse sonra bakicaz..derdim parcalar bir eksiksiz olsun da.
Tmm parcalar takılıp, yamalı bohçada olsa, araba toplu bir görüntü verince (ki bu 2 ay falan surdu), artik boya zamanı.
Dediğim gibi sase pas a karsi boyanmisti, kupanın altı ayni sekilde. Tmm parcalari, Mehmet ustanin oraya iterek goturduk ve artik onun macun çekip boyaması gerek. Ama tabi Yasar ustanin 1-2 defa arabayı frensiz kullanırken vurması ve top perçinleri cakarken boyayı patlatmamız sebebi ile tekrar boyaya gireceğini bilmiyorduk. Aracın rengi ayni bir konuşma ve karar konusu. Aracın boyası pastel green ama sokum aşamasında gorduk ki orijinal rengi Grey. Ikisi arasında kaldım ama sonra green ile devam edelim ve tavanı da bej yapalım dedik. Tabi biz gidip ingiliz landrover sitelerinden boya kodları ile geldik ve CinMehmet Ustaya verdik, o arada Yasar ustada dediki aa tamam bu Murat131 yesili ve Anadol beyazi. Dedikki bi sus amk, butun isin gizem ve karizmasının anasını saatin. O ne ya!!! Anadol beyazi veya Reno9 beyazi, murat 131 yesili. Onların ismi pastel green ve birseybirsey gray 🙂
Cin Memet (ki bundan sonra boyle yazacağım) başladı boyamaya..aslini istersen harbiden macun da boyada istediğimiz gibi oldu. Ama 60-70 parca..bu arada hala icin icin stres yapiyom hangi parca nereye?? Bati parcalar var ki hicbiryere uyduramiyorum inanır misiniz!!
Cinmemet’in yerinde macun ve astar atilacak, boyaya girmeye hazirlaniyor
Parca boyalar bitti, hatta CinMemet alin parcalari deyince Kagan in dükkanındaki ofise dizdik, çizilmesin diye binbir özenle, yürüyecek yer yok artik.
Mehmet Usta, nami diger Cinmemet 🙂 Elleri dert görmesin…”kaldirmis geliyorsuuuunnn…bana selam veriyooorsuuun” sarkisini kendisi ile ozdeslestirdigim tatlı bir agabeyimiz 🙂
Bundan sonra ne yapılacak? Saseye motor takicaz ardından şanzıman ve sonra parcalari birleştirmeye baslayacaz. Burada ise Muammed usta giriyor. Oyle eziyet ediyor ki. Ben öyle çok ters girmeyi sevmem ama usta beni sürekli gezdiriyor, soruyorum bugun-yarin-haftaya. Bir turlu baslatamiyorum. Daha anlatırdım ama tekrar hatırlama değmez. Ben ufak tefek, vida somun vsvs herseyi paslanmaz vidalarla değiştiriyorum. Parcalari temizleyip temizleyip onun dükkanında gozunun önüne diziyorum. Artik o da sikildi sanırım başlıyoruz, bana bir sevinçtir alıyor. Takozlara yerkestiriyorum, aradan ustacım bunu takamadan ne yapayım diyorum ki ise bulaşsın. Neyse bir gün başlıyoruz çalısmaya, yine tabi bir suru zamazingo istiyor ve her istediği calismayi durduruyor o da o esnada baska islere dallanıyor ama 🙂 Neyse en sonunda vinç ile önce motoru yerine oturtuyor ardandan da sanzumani yerleştiriyoruz.
Muammed usta isinin ehli ama çabuk sikiliyor veya yıllardır ayni isi yapmaktan, masraflar vsvs sürekli uğraşmaktan olsa gerek arada yakaladiginda open bir ustam…Kendisini severiz ama keyfi yerinde olacak is yaptırmak icin 🙂
Valla birseye benziyor, sanki calisacak mis gibi, bir umuttur alıyor beni.
Bu arada bir yandan da arabanın aksesuar gibi olan seylerini evde boyuyorum, temizliyorum ve ugrasiyorum hobi gibi. Elifte yardim ediyor vites kollarını yenilememe. Eglenceli oluyor. Sanki düğüne hazırlık gibi.
ellerimle boyayıp, ellerimle temizledim…:)
Elif…gorevi tamamlamanın gururu ile!
Neyse motor sanzuman tamamlanınca Yasar ustaya sikistirmaya başlıyorum ve bir pazartesi gunu is cikisi Yasar usta ile başlıyoruz. Alt havuzluk bağlanıyor tabiki yeni takozların uzerine. Üstüne de aluminyum çerçeveleri, tabiki fitilleri ile. Uzundur düşündüğümüz bombe percinleri işitip işitip bakmaya başlıyoruz ve super oluyor. Gercekten bir umit basiyor beni, olacak bu is!! Sonraki günler birer birer parcalari ilave ediyoruz. En sonunda araba bir sekle giriyor ama tavan ile on çerçeve oturmuyor oturmuyor, ben elimde mastar ve meziro olcuyorum olcuyorum ve eksik, uzun, kısa, egri, bombe herseyi söylüyorum. Yasar usta diyorki, sen yarin gelme de ben su arabayı bir duzelteyim, hakkaten de iki gun sonra gittiğimde araba olmuş. Tmm ölçülerde tamam ve hersey oturmuş. Ne yaptın Yasar Usta sen? Hidrolik pompa!!!!!
Yasar usta ve bombe percinleri ile….Oteki tarafa gecince boyaci patlattık ama olsun! Turkiyenin boya sonrası tek bombe perçin atabilen ustasidir kendisi….
Kagan, Dogukan, Yasar Abi
Arabayı pompa ile sakulune oturtmuş. Ben olsan mumcun degil izin vermezdim. Zaten Yasar ustaya AgirCekic-Levye-Tas-Matkap-Silikon ile herseyi düzeltir demekte haksizlik mi etmistiz? Hayir. Aracın tmm percinlerini yurtdisi referanslara gore boya bittikten sonra elle ve ısıtma yöntemi ile attik. Belki Turkiyede tek Bombe perçinlenmeli atan usta Yasar usta oldu. Guven sanayinin bombeci ustasi. Bombe perçinlenmeli atmanın metodlarini amerikadaki ustalardan öğrenmiştik ve geliştirmiştik. Hatta airhammer cihazımıza boy boy uçlar yaptırdık bu is icin. Gunun sonunda olmuş bir sanat tekrar hayata dondurdugumuz icin memnunum.
Arabanin icini disini herseyi monte ettik, on wingler yani camurluklar hariç. Ama diyoruz ki 2 bilemedin 3 haftaya bu alet yürür 🙂 Simdi tmm parcalar monte edildiği ve eksik olan parçaların yani on kızma ait parçaların takilacagi icin, bu isleme ara verip Muammed ustanin artik motoru calistirmasi gerek.
Ama motora gelmeden de elektrikci Memetin (bu arada farkettiniz mi hepsinin ismi memet, ben dahil. Muammed diyorum ama orijinal ismi memet, boyaci memet ama cinmemet, elektrikci keza ayni)tesisatları döşemesi lazim. Is basa düşünce kime, neresine neyi, ne kadar hat ile gitmesi gerektiğini çizerek projelendiriyoruz. Tam sikindirik (sorry for my language) bir is. Tarif ettik, oda orjinal soktuğu tesisatı ilave varsa ilave hat çekerek döşemeye başlıyor. Bana kalsa yeni çektirirdim ama bu daha iyi. Başlıyor döşemeye.
IMG_2841
Bende bu arada göstergeleri, lambaları, farları, kontak anahtarını ve ne varsa elektriğe dair hazırlamaya başlıyorum. Tabi arada goruyoruz ki cogu orijinal parca, beceriksiz çıraklar parcalari sokerken resmen ezilmiş bükülmüş çizilmiş, yani tecavüze ugramis. Bunlardan en kritikleri hararet göstergesinin olduğu göstergeleri ve motora olan musuru. Muammed in çırak dibinden koparmış. Ben dusundum ki kaynak ile bağlarız sonra okuyunca söylenenlere hak veriyorum. Kodugumun göstergesinin tek parca ve icinde ince bir kanal ve civa var. Eğer biryerden o upuzun zırhlı kablo koparsa civa dokunuyor ve kalan da cop! Gidip yeni siparis ediyorum, aynisindan bulup. Ingiltereden gelmesi 2-3 haftaya bulacak. Bir baska parca ise aracı start-stop düğmesinden calistirmadan evvel bir on-off var. Ayni zamanda uzun-kisa-stop farlarının anahtarı. Bakinca anlıyorsun pense ile ezilmiş. O gun de Merten ile gidiyoruz, duzeltirmiyiz diye baslayan 2 saatlik mücadele sonrasında bir noktaya getirdik ama biliyoruz ki çok hassas artik. Az bir kotu davranış ile bozarız onu da. Neyse elektrikci Memet bir rahatlık ve sorun yok hallederiz abici.
Icimizi sikiyor ama bir kadar da candan bir cocuk. Ufak ufak yapıyor herseyi, onunda baska baska hastaları var ve dikkatini tek ise vermiyor. Sanırım ancak isler boyle donuyor. Yani bir veya iki buyuk is alıyorlar ama günlük paralarını gelen 1-2 saatlik islerden cikartiyorlar. Özetlerim 2 hafta veya belki 3 hafta orada yatıyor araba. Artik Mert arıyor beni’ abi gel de calisalim bitirelim bu isi. Oysa turnkey anlasmistik. Ulam ben calisacaksam ne anladım. Aslında hak veriyorum çünkü benim olmadigin her calışma da uydurukluk var ve benimlede alttan alta Orjinalci Alper Abi diye dalga geciyor IT! Gidiyoruz geliyoruz, aksam is vikisi olunca tabi zor oluyor cunku evdekiler de homurdanıyor ama alisiyorlar ve anlayış gösteriyorlar bana. Ben devam ediyorum. Tunelin sonundaki aydinlik tünelin vikisi saniyorum ve seviniyorum. Nerden bileyim lokomotifin on isini oldugunu 🙂
Elektrik tesisatı bitince’ tekrar geri gelmek uzere Muammedin ajandasına girmeye calisiyoruz. Muammedde bizi gezdiriyor. Diyecegim o ki Elektrikci memetin 3 haftasının son bir haftası Muammedden dolayı. Bu arada diyebilirim ki bir proje planı cikartir bu isi maximum efficiency ile planlarım. Ornegim memetin geldigi nokta, muammedin arabayı calisir hale getireceği nokta. Araba calisir olunca arac Yasar a diler oarcalar ve on panel icin gidecek ordan da elektrikciye geri gidecek ki tekrar ve son kez elektrik isleri bitsin 🙂 Sonra tekrar muammed ve frenci ve karburatircu vsvs 🙂
Neyse Muammed insafa geliyorda getirin arabayı diyor, tabi ben kaç defa kızıyorum köpürüyorum hatırlamıyorum Kagan a Yasar a Elif e Mehmet e 🙂 Muammede gidince, elektrikcide geliyor, benzin almak bile bir is. Yaa-benzin hersey tamam, Muammed usta uzaya gemi gönderecek muhendis sessizliğinde hazirlaniyor, parcalari kontrol ediyor. Bu arada bir suru ayni detay var mesela Muammed ustadayken fren hortumları fren merkezi yurtdisindan gelen rekor ve parcalar ile yapılırken boyu tutmayan kisimlari yaptırmam, gitmem gelmem…off off anlatmakla bitmez. Veya Muammed ustanin elinin altında bulunan kesik sasal sisesindeki vidalarda yakaladigini taktiğini bildigimden, ona engel olmak icin sürekli somun civata almak icin Güney Civata daki adamlarla artik arkadas olmam (ki oradaki insanlar su Güvende gördüğümle en birikimli adamlar), her gittiğimde beni bir cay icmeye zorlamaları vsvs. Neyse araca gaz verip motor calistirilacagi icin tmm esnaf ve esraf toplanmaya başladı. Bu birazda maharet gösterme oldugundan ve aylardan beridir bir oraya bir buraya götürülen afili kizin calistirilmasi bir bayram gibi karsilandi. Neyse Muammed ustanin emirleri ile yapılanlar, marsa basmalar ve hareketler ile makina çalısmaya başladı. O ne gurultu, egzoz yok tabi alet bagiriyor. Arac calisinca hızlıca aracı egzostcuya goturuyoruz ama arac yokusta takiliyor aciyoruz makinayi karburatorden benzin atıyor, korkuyorum amq. Neyse egzoz yapıldı alet daha az bagiriyor, donuyoruz karburatorcu Orhan a gidiyoruz. Kime sorsak budur usta diyorlar. Bizde emanet ediyoruz. Bu arada radyatör diye yaptıkları yanlış radyatör 🙂 bir 700TL odedim anasını satim, o hala Yasar ustada duruyor. Neyse dogru radyatör u hazırlıyorlar, onlarla da muhabbet kuruyorum. Karburatorcuye gelince, Orhan yok ama oglu var, diyor ki tmm parcalari tamir kiti ile duzellttik tamam. Neyse alıyoruz aracı ama belli ki hazır degil. Elimizdeki karbüratör Solex marka orijinal karbüratör. Gidiyoruz Yasar a. Unuttum yazmayı, motordan evvel muammede diyoruz ki gaz-fren-debriaj i tak. Cunku bunlar tam on camurlugun altına denk geliyor, el girmiyor. Onun icin ugrasiyoruz, çabalıyoruz. Muammedde dükkanı dolu oldugundan Yasarda yapalım onların montesini diyor. Ne bicim is arkadas. Bu esnada ingilizlerin çok kibarca çözdüğüm tek container içerisinde iki hazne ile ayirdiklari fren ve debriaz sivilarinin haznesini Muammed sikmek sureti ile bozuyor. Bakiniz Ingiliz, bir contanier i icerden iki hazneye ayirlis. Biri kendi rekoru ile fren hidroliği, digeri yandan çıkan rekor vasıtası ile debriyaj hidroliği gorevi goruyor. Dolasiyi ile ikisinden birin sızması, digerini etkilemiyor. Peki muammed ne yapıyor! Icerdeki hazneleri ayıran seperatoru kaynak vasıtası ile eritip, yine calisir deyip tek hazne iki bağlantı ile takiyor. Deli oluyorum. Neyse ki elimde iki hazne ama RHD var. Alttaki aparatını LHD yapıp iki hazneyi ayırıp bağlıyorum. Tabi arada rekorlardan kacak vsvs konularını anlatmıyorum. Arkadas, ustanin savsaklayani iyi birsey degil hem akil hem beden sahligi icin. Karbüratör nane molla, fren, debriyaj öyle, Yasar eksik parçaları takiyor ve Mehmetin yanina gidiyoruz on farlar ve diler tmm akşamın takılması icin. Allah icin 2 haftada elektrik kismi hazır oluyor. Bir iki eksik var ama onlardan benden oturu. Burada Yasar ustaya cikiyor araba cunku Muammedin elinde baska is var. Sonraki adim fren konusu. Balatalar elden gececi, frende kacak var biliyoruz onu düzelteceğiz vsvs. Normalde bunlar Muammedin takibini yapacağı isler ama bize is buyuruyor. Gidiyoruz bir frenci veriyoruz herife yapsın, ama her yaptigindan sonra baska birsey cikiyor. Fren merkezi Kayalarda sadece sag var ama sansimiza sadece sagda kacak var. Neyse alıyoruz parçayı, ben acaba hepsini değiştirsem mi diye dusunirken ustalar ne gerek var diyorlar. Neyse araba geri geliyor ama bu defa da frene basında yapılan yer tutuyor oteki tarafa çekiyor araba. Bu ne ya derken adam geri cagiriyor. Biz insan gibi Muammede söylememize rağmen gezdiriyor bizi. Neyse en komik kısmına geliyorum. Araba kız gibi, dışardan bakınca nefis pırıl pırıl, ama frenlerde sikinti var, Yasar abi Muammed ile konuşuyor, o da diyorki ben frenci ile konustum, gotur bakacak. Bundan sonrasında sabah Yasar beni arıyor ve diyor ki arabayı vurdum, fren tutmadı. Sonra 15 dakka sonra ben aradım’ toplantı bitince, dediki şimdide gerileri giderken vurdum :)) Sonra videoları seyrettim, dükkanın önünde donerken freni olmayan araba ile bir one birde geriye vuruyor 🙂 Neyse, daha ilginci, sigorta firması beni aramisti sigorta bitiyor diye bende 5-6 gun sonra yarin demistim. Yaptiklarinin ertesi gunu bu olunca eksper benim hile yaptigimize düşünüyorum ama aslında temiz kalpli adamım gercekten de dediğim gibi oluyor.
Neyse Cinmemeti zaten perçin patlakları icin ziyaret edecektik simdi on arka vuruklarla birleştirmiş olduk.
Cinmemetten sonra yürüyen ama karburatoru biraz sorunlu bir arabamız var, donuyoruz dosemeci Mustafa”ya goturuyoruz arabayı. Babasi eski dosemecilerden ve hakkaten ilk defa birinin internetten orijinali nasilmis diye bakarak bana gelen ilk esnaf onlar. Bir yandan da Unal abi ile fikir paylaşıyorlar, tahmin ediyorum. Bana renk soruyorlar, taman icin OK ama koltuklar icin Elif ile konuşuyoruz ama mutabık kalamıyoruz.
En son bir karar verip başlıyoruz ama sonunda çok güzel birsey cikiyor. Kendilerine müteşekkirim. Tabi ufak tefek, baslarda yanlış uygulamalar oluyor ama sonra ne istediğimi net anlatınca 10 uzerinden 9 cuk bir is cikarttilar. Cok memnunum ve kısmet olursa Maviyi de ayni sekilde yapacağız.
Cinmehmet ten aldiktan sonra aracı Orhan a yine bırakıyorum. Orhanla (hirdavatci Vahdet de) karsilasinca Yasar abi diyorki, aa Orhan, ben girişiyorum, adam da biraz ilginç bir tip, derdimi anlatıyorum o da diyor ki getir bakacam. Neyse 2-3 saat sonra gel al diyorlar. Bende öğlen yemeğinde Unal ustayla karsilasiyorum ve diyorum ki hadi alalım su arabayı sen bir kullan bakalım diyorum. O da olur diyor. Alıyoruz arabayı, gidiyor, biniyoruz, fren dur kal, vites falan isler yolunda gözüküyor. Bu arada vites garclamaya başlıyor. Unal diyorki bunun baski balatasini değişmediniz mi? Ben diyorum ki Muammed baski balat iyi, devam demisti diyorum. Hakkaten de Kagan israr ettiginde Muammed yok ne gerek var demisti. Unal diyor ki bunun baski balatasi değişmeli alper, frende sikintili dedi.
O aksam baya sinirleniyorum cunku baski balata icin sanzuman sökülmeli veya motor sökülmeli, ama bu ikisi de açık kalp ameliyatı gibi, yapılan herseyi sokmak bozmak veya örselemek gibi. Ben Kagan a cikisiyorum, Muammede bu konuyazdigimda bana gönderdiği sesli mesaj dinletiyorum amq. Dalga gecer gibi ama aslında bilip te bilmezden geldigi, iyi niyetli düşündüğüm seyin gercekten sark kurnazligi veya kotu niyetli esnaflık olduguna inandırıyor beni. Yapalım edelim sonra tekrar kucağa gelsin, bir daha alalım para.
Kurulu topladık ne yapacağız?? Tech-E (Benim 300TDI)nin basına gelenlerden ders, Ayhan ustaya gidelim. Ayhan ustaya telefon ediyor Kagan muhtemelen de benim ne çok emek sarfettiğimi, ustanin beni nasıl gezdirdigini, benim ne kadar kil tut oldugumu anlatıyor ve soruyor, yapar miyiz. Ayhan usta, buyrun getirin, besimizin üstünde yeriniz var diyor. Bizde yüklüyoruz kizi cekiciye ve gönderiyoruz Ayhan ustaya. Artik rahatım. Merten in bir lafı vardi, ben 3-4 haftaya tamamım dediğimde sikseler Mayistan önce sen bu arabayı çıkar demisti, deyyus.Hakkatende herifin lafı dogru çıkacak diye strese yapıyordum. Aradim söyledim küfürle birleşik, a..cuk aguzlu dediğin cikti diye 🙂
Ayhan ustaya dedik ki hastayız care sende doktor, ister muayene et ister oku üfle, yatir istersen saap! Biz razıyız, bizi kurtar eyyy isinin ehli 🙂 O da dediki, meraklanmayın yaparız arabanızı kendi arabamız gibi koruyup gözetip ne yapılması gerekir ise yaparız. Sonra ben gun-hafta-ay saymayı bıraktım, Kagan uzerinden haberler almaya başladım. Oncelikle baski balata belli hastalık, uzerine segman ve piston sebebi ile motorun tekrar yapılması, dolayısı ile aracın motorunun, zaten yapilmamislarinin tekrardan yapılması gerekiyor. Biz de razıyız. Arada 2-3 kere yerinde ziyaretler sohbetler vsvs, çok meraklısı olan arabamızın yolunda gittiğini anlamaya başlıyoruz. 2 belki 2bucuk ay sonra Ayhan usta dediki, motor tamam, karbüratör sikintili ama bakiyoruz ve frenlere de bakacağız. Ha bu arada arabanın spaces ve bijonlarida hazirlanmis Ayhan usta tarafından.
niyeyse Series2a’nin arka lastik acikliklari, on acikliklardan daha dar. Istiyoruz ki ayni olsun bu arada anlamaya da calisiyoruz neden…henuz bulamadım..
1-2 hafta sonra gidiyoruz aracı almaya, Dogukan var yanımda. Heyecanliyiz. Elif te var bizi goturdu o son ra arkadan gelecek. Bizde aracı Yasar a bırakıp buluşacaktı onunla. Neyse bakmiyoruz Arac tamam, calisiyor, Ayhan diyor ki bir test yapalım sonra siz yola dikin birsey olursa konuşuruz meraklanmayın 🙂
Testten sonra cikiyoruz yola, ben kullanıyorum, Dogukan yanımda, arada korna takılıyor, bende direksiyonu hafif kendime çekiyorum ki kisa devre yapmasın, yolda giderken direksiyon yerinden cikiyor, elimde direksiyon, giden araba, çizgi filmlerdeki durumdayız, hemen fren ve el freni yapıyoruz 🙂 Ayhan usta geliyor, iyice sikiyor. Off buyuk bela atlattık. Biliyorum Dogukan da stresi yapıyor ama ikimiz de soğukkanlı davranıyoruz. Ayhan ustanin yeri Esenyurt olunca önce trakya otoyolu sonra giseler sonra uzunca bir yol var önümüzdekilerini, ama gişelerden heen sonra arac, yaz sicagi da var tekliyor, belli ki karburatorde gaz yemiyor dedikleri durum var. Ayhan i ariyoruz, bize seyrantepede bir yere gitemizi söylüyor, bizde ayakta mm ayari ile yavaşlar yavaşlar gidiyoruz. Off ne stres, zaten trafik var. Neyse goodgle may bizi cikartiyor otoyoldan, başlıyoruz yokuş cuk yokuş in, en son yolumuzu bir pazar kesiyor, arasokak, yokuş yukarı, sanırsın köprü trafiğini vermişler sokağa….stressin boyutunu anlatamayacağım, ama Dogukanda bende öleceğiz anasını satayim. Bir karburatorcu neden yokusun sırtında olur ki, zaten karbüratör problemliler geliyor sana. OFFF! Selahattin usta, aksak ayağı ve mavi gözleri ile iyi bir karburatorcuye benziyor. Birakiyoruz Yesil i, cikiyor gidiyoruz, dolaşalım biraz. Hatırlamıyorum ne yapıyoruz bu esnada, ama ikimizde usandık bu arabanın maceralarından. Sonra donuyoruz 4-5 gibi, usta diyor ki tamam. Biniyoruz hakkaten tamam. Basiyoruz eve gidiyoruz, en açık yollardan. Aklimizin kosesinde bir korku hala var. Kalir miyiz acep. Daha da birsey olur mu. Eve geliyoruz sikinti yok. Kia gibi araba, gercekten ovunuyorum.
Simdi arabanın muayenesi yapılacak ama Yasar abinin oglu Atakan yapacak. O sebeple pazardan goturuyoruz Yasar abiye. Randevu vsvs derken yine frenlerde sikinti var, Ayhan in Seyran tepedeki Frenci Fahri’ye oturuyor Atakan arabayı. Tamam mi tamam hersey. Gidiyor muayeneye, diyorlar ki frenler es tutumuyor, bu daha Frenci Fahri. Ondan sonra tavan bej aramanın acaba takılır miyiz diyoruz ama yok sorun olmuyor. Arabaya bakmaktan kimse tavana bakmiyoruz herhalde.
Bu esnada Yasar abi aracı kullanıyor bir çeşitler test surusu. Diyor ki yine bu karbüratör tutukluk yapıyor. O karburatorun taaa…..Bakiyorum bakıyorum. Diyorum ki kimseden fayda yok. Kendin ogren kendin coz. Okuyorum sürekli diler ülkelerde bu durumda ne yapilmis. Onlarca tartışma var. Bu araclarda zaman icerinde çeşitli model carburator kullanimis. Ilk modeller ki benimki de öyle Solex, sonra Weber ve Zenith. Sonraki modeller Solex in zayifliklari sebebi ile Zenith ve Weber ile değiştirilmiş. Normalde bunların tamamı düzgünün calisir öyle veya boyle. Zaten karbüratör teknolojisi kabus birsey. Yani aracın yokustaki durumu, gaza şiddetle basmak veya benzin pompasının gucu vsvs. Benim evvelki 3.5 v8 defender da yasadiklarim hep bundan. Asla Injection bir arac gibi stable olamıyor. Dolayisi ile tmm karburatorler tamir kitleri ile (karbüratör uzerindeki contalar, yaylar vsvs) değiştirilmeli. Yoksa yay eskiyor esnekliğini kaybediyor ve yolda gaz takili kalıyor veya kulaklar acilmiyor veya çok aciliyor. Benim basıma gelen de Orhan ustanin oglu tamir kiti ile düzelttik dedigi hicbirseyin değiştirilmediği ve Solex in uzerindeki yaylarin birakin kapağı geri çekmektesiniz yay bile olmadıkları. Neyse arastirdim öğrendim ve Kayalar stokta olan Zenith (bearcmack)’in uygun bir replacement oldugunu öğrendim ve siparis ettim. Zaten denemeye degerdi cunku fiyatı da 250-300 gibi birseydi. Geldi cihaz ama kime yaptiracaz bunu dediğimde emin oldugum bunun icin Muammede gitmeyeceğim di ve tabi ki Orhan a da. Yasar abinin yanındaki komsusu, simdi ismini hatırlayamadim (Yasar abi yazdı simdi: Turan Usta) ama bu isi aldi uzerine ve taktik karburatoru, ve hakkaten çalısmaya başladı cihaz. Şükürler olsun!!!! Randiman boyle mi artar evet artiyor.Sagolasin Amerikanci Turan Usta! Ama simdi de çok ilginç hiç beklemediğimiz bir sorun oluştu. Gaz pedalının ucuna bağlı çubuklar ve aktarma elemanları sole icin hazirlanmis ve ayagimiz ile asagida basmak sureti ile ilettiğimiz gazlama hareketi, en az 4-5 kol ve 3-4 yay gerdirmesi ile sole in kapak acma kapama mekanizmasını oynatırken asagi yonlu basarken, Zenith de gaz acma kapama ise ileri ve asabi karisik calisiyor. Burada tmm esnaf kitlendi. Soru gaza basında asabi çeken kolu nasıl ve ne yöntemle ileri ve asabi birleşik hareket ettireceğiz? Bunu Akif abi kısmında anlatayım 🙂
Tornaci Akif Abi ayni bir hikaye, toplam ise aralarda giren ve her dahil olusu ile cozum olan, yol acan akilli Akif abi! Akif abi ile Yasar Abi sayesinde tenistim. Aracı toplarken geçirdiğimiz uzun gecelerde, arada Tuborg-Fistik Findik veya Kebap-Viski yaparken veya elime gecince getirdiğim 70likler ile ufak ufak sohbet etmeye başladık.
Akif abi tornaci ama bir yandan da döşemelerle ugrasiyor…hobi olsun diye!
Kendisi tornacı, boyu posu ufak tefek, torun torba mevcut, herkesten farklı bir adam. Tmm ustalar ezberden giderken Akif abi olaya farklı boyutlardan bakabilen ve uc boyutlu düşünebilen bir adam. Belkide tornacı olmanın gereği bu. Cunku tornacilikta elindeki bir hammaddeyi 3 boyutlu isteyip bir sonuca ulaşıyoruz. Akif abi arabanın normal toplanmasından zeka gerektiren, detay ve incelik gerektiren cozum oluşturmaktan sorumlu bir agabeyim. Hoş sohbet, candan, fırlama, birlikte icmesi hoş eglenceli bir abimiz. Hep yanımızda ol. O sigarayı azaltta, alkolde sorun yok. Özetlerim, Akif abiye derdini anlat, bırak 2 saat sonra senin hayalini üretmiş gelsin. Dedik ya Zenith karburatorun gaz kolunun farklı calismasi sebebi ile tmm esnaf kitlenince, Akif abi isi uzerine aldi ve dediki ben bir düşüneyim. Tam 24 saat sonra EVREKA EVREKA diye bagirmasada çalısmaya başlayıp, en sonunda cozumu uygulamaya sokunca Zenith gaz kolu sorunu da cozuldu. Bu arabanın en ama en kritik konusu bir zeka kupu yardimi ile hayata gecti. Saol varol.
solunda bizim yeni Zenith carburator, Solex’in bir farkida direk kuzey-guney bağlanırken, Zenith dogu-bati monte ediliyor. Ona uygun boyun yaparken…Elinde yaptigimize mamul 🙂
bu da orijinali
Ulen aracın orası burası derken saka maka tamamlıyor gibiyiz herseyini. Artik üstünden vakit gecti ama ufak tefek kisimlari yapıyoruz. Mesela Smith’s marka round bir isitici var, bunu duzeltiyoruz, bağlıyoruz, bagimsiz iki motor ile calisan cam sileceklerini takiyoruz. Akif abi (birazdan bahsedeceğimi) nin yaptigimize stepne takozlara var on kabusa koyacagimiz onları takiyoruz, ilk günkü haline uygun.
Bu isin, maceranın learning pointleri dediğimde:
1- Oku ogren, kendi göbeğini kendin kes: döşeme, karbüratör, kapi menteseleri, tesisat, jikle, göstergeler, silecek motorları, vakum-distributor baglantisi, gaz kolu vsvsvsvs
2- Aracin her detayınınin resmini cek, mümkünse yüksek çözünürlüklü ve çeşitli aczlardan. Bil ki ihtiyacın olacak, kesin!
3- Herkes konussun, dinle ama sadece dogruyu arasından siz,
4- Cok paralı gözükme, sonra Guven Sanayide adam s…iolar diye bagirirsin,
5- Sinir yapma, kızma, kirma kimseyi. Ben bir iki defa Yasar abiyi kirdim, pek pişmanım. Ama sana caktiklarini hissediyorsan bildi dogru hissediyorsun hemen yüzleş.
6- Isin iyi olmasını istiyorsan, basında dur, burada delegasyon olmuyor,
7- Mümkünse boyle bir ise girme veya hiç yakınma. Haniminin anlayış göstereceğinden emin ol. Aksamlarin ve cumartesilerin çok gidecek hazirlikli ol,
8- Cogu seyi burda bulabilirsin ama bil ki Ingiltereden gelecek olanlar hep detay ürünler ve POUND çok kotu girer,
9- Gunun sonunda ben bu isi yaptım ama neden yaptım diye sorduğumda cevabım bir şey yaratmak veya tekrardan hayat vermek güzel duygu. Binmesi kullanması eglenceli mi? 1963 model araba, öyle zor ki, dusunun Defender’a binince ulen teknoloji neymiş bea diyorum. Birde günlük arabamız şirket arabası Mercedes ile dusunun!!
10-Bu arabayı kızıma adadım, insallah beğenir, deger verir benim gibi. Yoksa hayatin ne anlamı var ki 🙂
Tesekkur edeceklerim:
Kahrimi çeken ve bir dediğimi kırmayan komisyoncu (bu lakabı ben taktim, bu da baska bir hikayenin konusu) Yasar Agabeyim, iyi ki tanismisiz senle! Bana Yasar agabeyi tanistiran dostum Kagan! Genius fikirlerin ve islerin adami Akif abi ve Turan Usta. Bizi kurtaran Ayhan Usta! Arada fazla alsa da Boyaci Cin Memet (Mehmet yazmıyorum cunku boyle daha güzel), rahatligi ilen Elektrikci Memet. Bu arada Dosemeci Mustafa ve Babası! çok sağolun. Yasar Ustanin o çok efendi oglu Atakan! Emekleri icin Muammed Usta. Arada sikistigimizda yardimci olan Unal Usta ki bu islerin duayenidir, master’idir, hakki yenmez. Karburatorcu Seyrantepeli Selahattin Usta. Seyrantepeden Frenci Fahri usta. Kayalardan Celali bey.
Iste son dokunuşlardan evvelki Yesilin hali…firsat olursa son 1-2 eksikte tamamlanınca devamını da paylasacagim 🙂
Kuzey Marmara Yolu..Dogukan cekti 300TDI’dan
Evinin onunde! Orijinal kombinasyon stop ve sinyalleri ile…
Kaput üstündeki yedek lastik takozlara ve bağlama ünitesi..hepsi Yasar abi ve Akif abi ile yapıldı. Smith’s kalorifer, icerde asagida. Anahtarin takili oldugu Merten’in düzelttiği switch. Orijinal seri numarası basili plaka (solda ve soluk olan) yenisi sagda olan ve Elif’in boyadigi vites başları.
AA badge, yenilenmiş hali ile. Yedek lastik bağlama ünitesi, tümüyle düzeltilmiş ve eksikleri giderilmiş.
DCIM100GOPROGOPR0004.
Sag camurlukta, benim sürekli Yasar abi ve kendim icin hazirladigim eksikler ve yapılacaklar listesi 🙂