Mutlulukla Uyandıgım Ruyalar-II                                   Mehmet (Yildirim) Agabeyimi Gördüm Rüyamda :)

Mutlulukla Uyandıgım Ruyalar-II Mehmet (Yildirim) Agabeyimi Gördüm Rüyamda :)

Mehmet abimi gordum sakalar yapiyordu ve mutluyduk. Guldu, cok gulduk. Bana tonik sisesini kopurtmus elinde raki kadehi var islatmaya calisti, Idil ile eleelevermisler, bense bir sekilde kurtuldum, sanirim elinden kapmaya calisip yere fiskirttilar ve benden kacarken cam pleksi korumaya carpti ve ben de bunu gorunce onu islatmaya kostururken topraga kendimi biraktim. Gul gul gul gulduk birlikte, oyle ferah guluyorduk ki … etrafimizda hep sevdiklerimiz vardi …. kimlerdi hatirlamiyorum,bilmiyorum ama agabeyim vardi anam vardi sanirim dogukan  vardi ama kim var ise etrafimizda hep sevdiklerimiz ve rahat hissettiklerimizdi, oyle rahat oyle keyifli oyle huzurlu ve oyle barisiktik ki….. ben uzundur boylesine gulup eglenmedim. ama mehmet abi hem muzur hem hinzir hem de komikti. Nur icinde yat e mi Mehmet abim..cocuklugumdan berisin…… sanirim bir selam caktin ote taraftan, keyfim yerinde alper, yapamadik cigkofteyi ama sen de dert ve kaygilardan arin…. eglen ve mutlu ol der gibi sanki….. nur icinde yat….Oyle guzel dillisin ki, oyle kibar oyle incesin ki…hep kullandigin soz gibi: Canimbenim…derdin her sozunde, oylesin ise….

1:53am 17 ocak sabaha karsi izmir Anamin evi….once hatirliyorum detaylari sabah yazarim dedim, sonra unutacagim kesin hep boyle oluyor, kalk yaz dedim kendi kendime. Boyle guzel hatira, unutulmasin dedim, pek guzel gordum Mehmet Agabeyimi.

Not: Ortam yazlik gibiydi, sanki Igrim deki nehir yataginda olan toz toprak kum havalimani gibi, kum toprak gibiydi, penta koltuklar ve uzunca sofra masasi vardi… ama bu ruyanin ikinci kismi idi bu yazdiklarim…. ilk kisim yine cok ferah, mutlu, komik ve eglenceliydi ama hatirlayamiyorum…..

17 Ocak, Anamin ayakucunda yerde oturuyorum, Izmir 2024, 10:30

babacigim….kayip mi ettik seni?

“……..bir arabanin arkasinda seyahat ediyorduk.. kimi zaman bir ucak kanadi kimi zaman
kalabalik bir carsida ustu acik cadillac veya impala… en son ucuyorduk veya gidiyorduk caprio bir amerikanin arkasinda, compaq battaniyesi desenli… bir ara o indi arac hareket etti… babacimmmm diye tuttum kollarindan cektim iceri… kollari incinir diye korktum.. ama aldim… battaniye sarmisti ama yarim ama usumasin diye kastim cektim cekistirdim… bana cok guzel ton ile konusuyordu.. anlatiyordu ama bilmiyorum neydi anlattigi… hatirlamayi cok isterdim… aglayarak babacimm
ne olur gitme dedim beni birakma…..diye agladim… o ise mutlu dingin ve huzurlu konusuyordu sanki… hatirlamiyorum… babaciiiimmm dedim.. kimdi aramiza oturan, kay kay diye soylendigim
bilmiyorum… tanidik bir yuzdu, dosttu.. o arada kalabalikta etrafimda tam tepemde duran kimdi bilemedim ama tehditkardi… sanki cebimde sustalim varmis gibi elimi goturdum
arka cebine… o da geriledi… sonra baktim arka tarafa dogru oturmus.. bakiniyor ama tehditkar degil… suda kayabilen farkli bir arac gibi… oturmusuz ama sanki yatar pozisyonda…. babam sagligindaki gibiydi.. hissediyorum zayifligini ama o tutuk konusmasi gitmisti komple, hastaligindan dolayi olan… tatli dili ile konusuyordu ama keske erken uyansaydim da yaziverseydim dediklerini… sanki o gunlerden bahsediyordu.. tavsiye icermiyordu veya sunu boyle yap gibi degil de.. ogunler boyle olurdu boyle olurdu, bunlar vardi bunlar gecti hayattan der gibi tek tondan ama huzur veren… ahhh allahim
hatirlayamiyorum ne dedigini.. ama hissediyorum dengemi huzurumu ve guvenlikte hissetmeyi… o battaniyeyi ve cekip oturdugum o arka koltiguna cabrio impalanin…. “

1:06… anneme mesaj attim.. acaba kayip mi ettik babami…. 29 Eylul 2020 01:29:32

11 Kasim 2020, babami sabahtan 8:55 gibi kaybettik. Ben aksam yuruyuse cikmistim, o annemle vedalasmis. Ben yine vedalasamadim babacigimla, tipki hayramcamda oldugu sekli ile. Allah rahmet eylesin, belkide o guzel kalbinin son atislarini parmaklarimin ucunda hissettim de tutamadim, saklayamadim. Annem uzuluyor, ben uzuluyorum, bahar geliyor da kime seslenecegim ayvalar cicek actiginda ve leylekler geri geldiginde bilmiyorum. bilmiyorum evde ve bahcede yaptiklarimin raporunu verecegim kime verecegim…kim beni ilgi ile dinleyecek ve kim videocall dan bakacak…….

Hayramcam, Mengene, Zaman, Degisim

Hayramcam, Mengene, Zaman, Degisim

 

Elif Amerika’ya gitti, kız yukarda oyun oynuyor ben dışarda oturdum önce cay ictim simdi Eda’nin getirdiği viski ile puro iciyorum. Bahceye baktigimda 6 yıl evvel Elif ile ilk aldigimizdaki halini hatırlamaya calisip şimdiki haline bakıyorum bahçeye. Yaza, bahara uyanıyor bahçe, tmm ağaçlar ufak ufak uyanmaya başladı, aklımda arkadaki asmaların büyümesin icin bir düzenek kurmak geciyor, bir yandan da komsulara ayıp olur mu diye düşünüyorum ama çok sorun olmaz sanirim. Sonra bir anda aklıma düşüyor on tarafa diktiğim ağaçlar ile visne, trabzon hurması, nektarin, zeytin, nar falan filan derken kucuk bir ormanın ilk adimlarini attım sanıyorum, arkada ise cinar, somut, cevizler vsvs zaten yazin çok güzel oluyor.

Sonra aklıma çocukluğumda Hayramcamin bagi ve bahçesi dustu. Kaç yasimdaydim hatırlamıyorum ama bildigim 4 yaşımdan 17 yaşıma kadar yazları bolbol vakit geçirdiğim bahçe geliyor detaylıca. Aslında detaylı diyorum ama hatırlamaya calistikca icime gercekten bir acı saplanıyor desem edebi olmak icin degil hissimi anlatmak icin uygun düşüyor. O bahçeyi hatırlıyorum, haziran 1 dedik mi karnemizi alır hemen amcama giderdim, cuma günü olurdu hep. Karne ile baslayan Konya da baharın baslamis olduğu, tamami ile yaza hazirlandigi Haziran 1 ile bahçede oyunlarım başlardı. Birbiri ardına dizilmiş onlarca yüzlerce baa bahçe sadece aralarda sinir icin oluşturulmuş menderesler olurdu, yola çıkmadan patikalardan kilometrelerce (yada benim cusseme kilometrelerce gibi gelirdi) giderdik. Bir tarafta Ucakli Dedenin bahçesine, oteki tarafta ise Karaarslan yoluna kadar gidilirdi. Aslında Karaarslan yoluna gitmek ise agabeyim ve Hasan agabeyimden duydugum efsanelerdi çünkü gercekten orası keşfedilmemiş amazon ormanları gibi gizemdi benim icin. Anlatirlardi ama hiç gitmemiştim ve hep hayal ederdim. Amcamin bahçesinde hayat fiskirirdi! Sadece bahar ile baslayan yesillenen ağaçlar, asmalar, sebzeler ve meyvalar degil, ailem icinde hayatin fiskirdigi yerdi. Hayramcam hayatinin zirvesine ulasmis ve gucunun-yasinin zirvesinde yaşardı, her insan öyle oluyor ya. Benim gibi 45’lerinde aklına olum gelmez, cocuklarinin, Yengeyengemin, kardesi babamin ve yegenlerinin olduğu hep geleceğe umutla baktigi, onlara bir hayat yasam verdigi bir donem. Oyle diyorum cunku öyle hissediyorum. Belki o da o zamanlar benim oldugum bu yaştaydı. Babam, yıl 1984 desem 40 demek ki Amcam da 47-48. Simdi ise ben 45, agabeyim de 51. Ayni zamanlardayız. Guclu hissediyoruz, hayattan beklentimiz bir umut, mutluluk, keyif veya özetle güzel bir yasam. Sonra hayat hızlanıyor kimimiz icin kimimizde yavaşlıyor ve düşüyor.Amcamin bahçesinde su yollar vardi, özenle yapilmis bir havuz vari, havuzun suyunun fiskirdigi doğalar taslarla yapilmis bir fiskiye, tipki hükümet binasının ardında olan KayaliPark daki fiskiyenin küçüğü. Su hayat verirdi, her zaman bir gelişimden icin calisirdik, kimi zaman yeni bir kulübe yapmak, kimi zaman yeni bir sebze ekmek, kimi zaman yeni dogan buzagiyi beslemek veya olan kayisilari toplamak veya sabirsizlikla kirazların kizarmasini beklemek. Veya olacak iftar oncesi geldigimiz sofra ortusu ile dallarını salladigimizi dut agacinden beyaz veya karadut toplamak. Bazen de yengeyengem veya Hasan agabeyim ile onca ot arasından yenilebilecek dedesakali ve ismini hatirlayamadigim bazı otları toplamak. Bildigim teksen, hayat ailemiz icin yükselişteydi. Babalar anneler genc, cocuklar gelişimden caginda her yaz gecesi gece yarilarini gecen sohbetler, amcam ile babamin anlattigi hikayeler, dedemin ve koyun hikayeleri. Babannem 1982 yılında vefat etti. Yanlış hatırlamıyorsam ben ilk okula yeni baslamistim. O zaman farkında degilim ona yasatmis olabileceğim üzüntünün. Bilemiyorum, bilinçli degil ama zaman deyince bunlar oluyor. Cok acımasız hayat, ağlamak geliyor icimden. 2-3 yaşımdan beri babaannem hep benle ilgilenirdi. Kagit oynardık, “al kara maca ver karamaca” hep yenmeme müsade ederdi, ayni oda da uyurduk, geceleri dua ederdi, sarisin boylu poslu yesil gozluydu diye hatırlarım. Bir defa kizmisbim “geceleri hep arapca şarkılar söylüyorsun” diye. Nasıl hissetti bilmiyorum. Kendine has bir kokusu vardi, dua eder namaz kılardı. Hatta geyik postundan bir seccadesi vardi. Severdim. Tulbenti vardi kokusu burnuma geliyor, sevgi guven. Mestli ayakları, kınalı saçları ve elleri vardi, kusagi vardi ve tam Turkmen renkleri olurdu uzerinde. Kucukken oyun olsun diye masaya bitişik duran sandalyelerin arasına gizlenmiştim de nasıl korkmuş. Neyse, vefat haberi geldigi aksam Amcamlarda kalmisti, namazda ruhunu vermiş, isiklar icinde uyusun. Sabah erken kalktigimda okula göndermediler, ben de birey anlamadım belki de okula gitmedim diye memnun bile olmuş olabilirim. Hatta cenazede dagitmak icin sekerler alindi, hatırımda hala, annemin busesinde duruyordu en son. Sonra 1 ay babam yas icinde evde televizyon acilmadi. Belki de okula gittim diye yalnız kalmisdi babaannem, belki o da hizlandirdi vefatını. Sirti agrirdi, bana kendini çiğnetirdi, Hayramcamlarin sobasında işittiği taslari sırtına, ağrıyan yerlerine koyardı. Bazen zoruma giderdi üşenirdim çiğnemeye. Babaannemi kaybettik ama o durumu sindi daha net anlıyorum, dedimin ailesinin yükselişi bitmiş, dedem vefat etmiş, koydeki düzen bozulmuş babam ailesini kurmuş, amcam ve halalarım ailelerini kurmuş ve ucmuslardi yuvadan. Dolayisi ile güçlenme ve gelişme bitmiş dağılma baslamisti. Dedimin ailesinin durusu, baska baska ailelerin yükselişi ile devam eden degisime ayak uydurmuştu. Babaannemin kaybı ile o süreç bitmiş ama Amcamlarin, babamlarin yükselişi baslamisti. Iste benim hatıralarım tam burada başlıyor ama o zamanlar boyle yorumlamamistim. Sonra doyasıya yıllarca bu gelişmenin icinde yaşadım, bahçe hatıralarımda hep oradan. Amcamin arıları vardi, orada gordum erkek ari nedir, iğnesi neden olmaz, işçi ari savasci ari, kralice ari, sepet kovan, sandık kovan nedir. Ari ogul verdi, ogul nasıldır nasıl kovana yerleştirilir, arılar nasıl duman ile sarhos edilir. Nasılagaca asi yapılır yada asaca zift ile yaralanan yerleri tedavi edilir. Kostebek tabancası nedir. Nerden kaldigi bilinmez bir revolver-altipatlarim vardi. Herhalde Hasan agabeyimdedir su an. Pekmez ve baa bozumu nedir, sıra nasıl çıkar, pekmez yaparken puf noktası diyebileceğimiz, ayni bağın toprağından kaynayan pekmeze toprak katildigini oradan ogrendim. Findik agacini ilk orda gordum ama Konyada findik yetişmediğini de orda gordum, ilk beyaz kiraz, velilerin bahçesinde gordum. Catlayana kadar erik, kiraz, kayisiyi oradan yedim hemde agaca tırmanıp ta uzerinde yerim ayni sekilde ellerimi zift gibi karartacak sekilde karadut yediğim veya ceviz topladigim zamanlar oldu. Cevizin karaligini ceviz yaprağı ile temizlemeyi orada ogrendim. Orada yeni dogum yapan ineğin sütüne Agiz dendiğini, seker ile pek güzel 0ldugunu orada ogrendim. Hayramcam sayesinde hasretle savasi, budamaya gordum. Erkek uzum , çekirdeksiz uzum ilk orada gordum. Sanki laboratuvar gibiydi. Orada Hasan agabeyimle köprüler yaptım, su yollar uzerine. Visnenin sadece hisne suyu ambalajları içerisinde olmadigini, ve aromasını orada gordum, kendimden geçtiğim, keske çekirdeği olmasa da avuç avuç yesem dediğim zamanlar hep oradaydı.Biz gülüyor, egleniyor ve buyuyorduk tipki ailemiz gibi ama sonra farkettim bu gecen zamanlar bizleri buyurur ve geliştirirken Hayramcami zamana karsi yavaşlatıyor ve yaslandiriyor. Hayat bir geri, vikisi var, duraklaması var ve inisi var. Hersey gibi evimizi de buyutuyorduk ama yavaşlayan bir hazla. Lisede yavaşlayan ivme ile fizik dersleri alırken bunun aslanda doğanın kanunu olduğu ve heryere uygulanacagini iste 46 yaşına girdigimda idrak edebilir olacagimi bilemiyordum. Önce Atilla agabeyim (isiklar icinde uyusun) evlendi ki bu buyuk bir degisimdi ailede, sonra Yagmur oldu. Yagmur ise bana ve konumuma etkisi ile kalici hissettirdi degisimi. Ailenin en küçüğü ve ayricaliklisi konumumu ona devrettim. Artik hayramcamin torunu olduğu icin, gönlümü alsa dahi ailemizin en küçüğü ve biricigiydi. Ben o yaşımda, Alper kıskanıyor demesinler diye, kendi cocuk aklımla oyuncaklarımı ona hediye ediyordum ama icten ice uzaklaşıyordum bu mutluluk çemberinden, buna büyümektedir deniyor sanirim.

Artik yazlarımı bahçede daha az geçiriyordum zaten geldigimde de Yagmur benim zamanında yasadigim seylerin benzerini yaşıyordu. O da çok şanslı diye düşünüyorum bu tecrübeyi o da maddi diye. Hayramcami yasamak ve deneyimlemek belki bir ikimize kısmet oldu. Zaman içerisinde, ergenlik ve okul yaşamı savrulduk. Bu arada Atilla agabeyimden sonra Hasan agabeyim sonra Mehmet agabeyim, sonra agabeyim evlendiler. Eskiden her cuma cumartesi bir araya gelen ve saatlerce birlikte vakit geçiren, yaz gecelerini bitiremeyen, iftar ramazan kurban icin sürekli birlikte olan aile ufak ufak ayni düşmeyecekmiş başladı. Baska ailerler oluştukça, o ailelerin gelişimi başladı. Ilk gelişimden Yagmur ardından Elif ardandan Hayri sonra Mert arada Deniz ile son bir büyüme, devamında da her olusan ailenin kendi gelişimleri neticesinde kopmalara sebep oldu. Aynisi Babamlarda biraz farklı oldu.

Agabeyimin biraz sorunlu olan evliliğinin baslangici yüzünden hızlı bir ayrışma yaşandı. Ilk baslarda Agabeyim kopuş yaşadı ve kendi gelismine baslarken biz 4 den 3 e sustuk ve daha fazla Amcamlara bağlandık. Sonrasında Agabeyim tarafında konu cozumlensede asla aynisi gibi olmadı ve benimde ilk evliliğimin gitmemesi sebebi ileBabam ve Annem icinfarkli ilerledi. Benim Istanbulda olmam sebebi ile benim kendi yoluma gitmem, bizimkiler icin farklı ilerledi.Hayramcama döndüğümde,son hatirladigim benim is hayatin baslayacagim 1996 Ekim ayından evvel 15 Eylül’de 1 haftalık koye gitmemiz ile neticelendi.

Hayramcam, Babam. Hasan Agabeyim ve ben bizim yesil 124 ile koye gittik. Yolda verdigimiz bir molada banam ve Hayramcam çömelmiş eski günleri yadederken Hasan agabeyim sozu icimde hep kaldı. Onlara bakarak “bak bunlar bir daha ne zaman boyle olurlar bilinmez ama olum herkes icin var Alper” demesi beni hala düşündürür. Sonraki yıllarda olmadık seyler oldu, sonra ogrendik ki Hayramcamda amansız bir hastalık var ama hala mutlu biten Turk filmleri gibi bir mucize olup Amcamin iyilesecegini dusundum.

En son hatirladiklarimdan, kisa denk gelen bir ramazan bayramı icin Istanbuldan gelip Amcami zayiflamis görüp, sonradan bir anda nesesinin ve enerjisinin geldigi gunun akşamında dizlerine sicramis kanserin grisi ve sizisi gitsin diye dizlerini ovdugumu hatırlıyorum. Beni usandirmisti Amcamin bu agrilari, insanin ici yanıyor simdi bile düşündükçe. Sabahina da Amcamin kaybettik. Tam tuvalete gittiğimde cigliklari ve veryansinlari duydum ki Hayramcam’i kaybettik. Ise o zaman gökyüzü nasıl ic bunaltıcı ise hayatta öyle.

Hayat o bahçeye ve çocukluğuma asla gunesi bir Haziran 1 seklinde doğurmadı. Hayramcami özlüyorum, daha da baska ifadesi yok bu hislerimin. Amcam vefat edince onun ailesinin gelişimi, güçlenmesi ve zayıflaması bitmiş yeni yeni ailelerin büyümeleri icin meydana bizlere birakmisti. Simdi donup bakıyorum aileme, Hasan agabeyim, Mehmet Agabeyim ve agabeyim kendi büyümelerine bakarken, ben ayni sekilde kendi yolumda giderken, bize bugünleri verenler sahneden birer birer çekiliyorlar. Ne zor, oldugun yerden inmek ve başkalarına yer acmak icin oyundan çıkmak. Ayni seyi dizim Idil’e bizde yasatacak olmamız ne zor. Acaba Hayramcam ne düşünmüştü. Bu dongu çok zor, özlemek tahammülü ne zor bir deneyim. Yakin zamanda hayatıma giren bir soz: “insan hayati 3 kelime: eğer-meger-keske” çok acı tat bırakıyor agizimda, ozellikle de KESKE ne feci bir kelime. Keske Amcam ile daha çok vakit geçirseymişim veya keske Amcama sigara icirmeseymisim keske arkadaşlarımla vakit geçireceğime orda vakit geçirseymişim diyemiyorum, dongu ve degisim insani çekiyor ve seni sen, hayati hayat yapıyor.

Elif amerikada Idil, Cherly ile oyun parkına gitti, ben de bahçemde oturmuş bunları yazıyorum. Bu bahçeye sahip olmaya karar verdigimde iki temek duygu vardi icimde: Korku ve mutluluk. Bu baca Hayramcamin bana verdigi bir hediye, adi mutluluk! Korku ise acaba başarabilir miyim? Bir bahçe, öyle Hayramcamin bana sagladigi seyler gibi sadece eglencesinin yanında bana yansitmadigi zorluklara göğüs gerebilir miyim? sorusunun bilinmezligiydi.

IMG_9075

 

 

Simdi goruyorum ki gutum yettiğince burasını bayindir kilmak ve sonradan sahneden çekilmekte ve degisime emanet etmek gerek sanirim.

Hayramcam, Babannem, Atilla agabeyim isiklar icinde yatın…sizi özledim ve size minnettarım hersey icin, bugunum icin, beni yetiştirdiğiniz ve emekleriniz icin.

Uc resim özetliyor herseyi, sanirim bizlerde eklendikçe kendi resimlerimizle, sonsuz albumu tamamlayacağız..dedimin geçirdiği trafik kazasi sonrası çektirdiğin resim, Hayramcamin hastayken yatakta çektirdiğin resim, yukarda Atilla agabeyimin hastanedeki resmi….

Alper 7 Nisan 2019 – Pazar

 

Idil’s labyrinth

Idil’s labyrinth

 

Kizimin bana surprizi! Dun aksam yemek yedik, kizin enerjisi bitmedi, baktım Cherly’i zorluyor, yürürken ellerinden tutması icin. Butun gun dedim, kız Idil’e gozkulak oluyor, ben babasi olarak ne yapabilirim diye dusundum, bu arada üşenmedim desem yalan olur…sonra bir düşünce aklıma takıldı, bu kiz (yani Idil) benim kizim ve ilerde BABA-KIZ olarak birlikte neler yasayacağız bakalım gibisinden….sonra neden bekliyorum ki, alayım Cherly’in elinden hem o biraz nefes alsın hemde Idil ile takılmaya simdi başlayayım, büyümesini beklemeyeyim dedim. Neyse tuttum ellerinden yürümeye başladık, o nereye çekerse oraya gideceğiz veya gitmesine yardim edeceğim dedim 🙂 Once antreden dış kapıya yürüdük. Cam kapi kapalı, orada ayakta bıraktım, gittim terliklerimi giydim. Sonra açtım kapiyi, bahçe kapısına yürüdük, açtım kayan kapiyi, Leke bu arada yabancı geldi sanıp havlamaya başladı, neyse ciktik disari, leke cikmasin diye surgulu kapiyi kapattım. Başladı merdivenlerden inmeye, indik. Yan komsuda Zoe nin yanina yaklaştık, Zoe saskinlikla bakıyor bizim kıza, elini uzattık, yaladı. Neyse Idil devam etti sokağa dogru. Yokus yukarı-asagi, secti asagiyi. Yurumeye basladik sokagin asagisina dogru, T-Junction’a geldik, baktı saga sola, secti sağı, yürümeye başladık, geldik roundabout’a devam etti soldan, roundabout’un etrafından dönmeye, ilk exit’i gecti hiç duraksamadan, arada komsularimizdan gördüler….aaaa!!!aaaa!!! nasilda yürüyor hızlı hizli dediler (tabi ki ellerimden destekli). Bu arada sirtim ağrıyor çünkü bacaklarım açık, arasında Idil, sağlı sollu tutuyorum ellerinden aski gibi ilerliyoruz. Arada sirtim agridikca, yine sağlı sollu tutarken Idil in sağına geçerek yürüyorum ki azıcık belimi rahatlatayım. 1-2 defa deniyorum tek elle tutsam acaba olur mu, Idil ısrarcı iki eliyle beni kavramaya. Neyse devam ediyoruz roundabouttan 2. exit e gelince yolun assagisina devam ediyor. Aklımda “acaba mi? olabilir mi?” dediğim şey sanki gercek oluyor. Evden ciktigimizdan beri, bu kız yoksa cocuk bahçesine mi gidiyor sorusuna cevap EVET gibi duruyor. Boyle paytak paytak ve ısrarlı ilerliyor ki inanamıyorum.Yoldan asagi inerken ilk sola bakıyor, 1 saniye falan, benzetemiyor ve beni, asagi devam der gibi çekiyor, yürüyoruz yolun sonundaki T-junktion a dogru. Geldigimizde, ben her ayırımda ters yone dogru ilerlermiş gibi yapıp test ettigim icin tekrar deniyorum cocuk parkinin tersi istikamete gitmeye calisiyorum, tum gövdesi, gucu ve elleri ile ters tarafta inat ediyor. Hatta zorluyor beni sola dönmeye, yolun kenarında ilerliyoruz tenis, basketbol sahalarının olduğu yere dogru. Tam diyorum atladı bu sefer, 45 derece ani dönüş yapıyor ve kendimizi oyun parkinin kapısında merdivenleri tırmanırken buluyorum. Tedirgin oluyorum çünkü elimde bez yok ve tum gun yagmur yagmis, biliyorum heryer islak. Bir an düşünüyorum atletimi cikartip kurulayayım veya bizim kizin onlugune kurulayayım sonra her yeri islanacak Idil’in diyorum. Neyse ilk salıncağa yaklaşıyor, hafif egip salincagin oturagindaki yagmur suyunu akıtıyorum, goruyor Idil, “It is all wet” diyorum, donuyor ikinci salincagi kontrol ediyor, o da ayni, ve tahtarevalliye bakıyor, islak 🙁 sonra anlamış gibi kapıya dogru yürümeye başlıyor ama hissediyorum ve goruyorum icindeki gurur, kivanc ve basarmış olma hissini :))) çok komik yaw. Yurudugumuz mesafe toplamda 400-500metre ama 6-7 dönüşlü-secenekli. Sonra dönüşe geciyoruz, siz kızmıyor homurdanmıyor. Kucagima alıyorum Elif koseden gözüküyor, anlatıyorum olanları 🙂 Neyse yürüyoruz eve dogru, değişerek tasiyoruz sipayi!! Ağır tabi. Bizim sokaya gelince Cherly koşarak yokuştan assagi bize dogru geliyor. Belli ki bir anda ortadan kaybolunca hem Cherly hemde Elif paniklemişler. Anlatıyorum hikayeyi kısaca. Neyse iceri gidiyoruz, herkes iceri girerken Idil girmiyor, tekrar çekiyor beni bahçe yolundan arkaya dolandırıyor, Leke arkamızda. Komik ama birşeyler yapmak istiyor. Arkaya ve oradanda ana bahçeye donuyorum. Bahce islak, kis bahçesinden iceri girelim diyorum, Idil beni aksi istikamete Asma’nin olduğu tarafa çekiyor. AAA!!! anlıyorum ki orada kendi kaydiragi ve tahtarevallisi var. Inanamiyorum. Sipa buyuk ihtimalle buradakilere bakalım kuruysa oynanayım diyor. Gercekten abartmıyorum. Olani yazıyor/ anlatıyorum. Goturuyorum ve gösteriyorum ikiside islak, o ana kadar beni zorlayan kız, donuyor eve dogru yürüyor. Inanamiyorum!!! Gercekten kizim kafasında plan yapıyor, deniyor, kontrol ediyor ve karar veriyor. Benim kucuk şeytanım, Allah seni daim basarili, mutlu huzurlu ve vatana millete faydalı etsin. Tebrikler diyorum. Bunlarida gece gözüme uyku girmediğinden yazıyorum.

Alper

Ev-Alper 26 Haziran’i 27 Haziran’ bağlayan gece veya belki geceyarısından sonra

Summarize cases thru those magical words – BlackBook Notes from the first page – living document

Summarize cases thru those magical words – BlackBook Notes from the first page – living document

Notes to myself:

1-Delegate More

2-Show more leadership

3-Decide and execute

4-Open for feedbacks

5-Get to the point

6-Fair to team

7-Show more empathy

Ostrich Defense, Potemkin Village, Genci Genbutsu

Ego vs Empathy

Eger-Meger-Keske

Drama Queen

GORGU-EGITIM-ISTEK (1 ve 0, 1 veya 0, 1 ve 0), (egoist, cikarci)

Deal Qualification:

-budget

-timeline

-decision maker

-compelling event

-Tough in subject, fair to people (our people, employees)

No-one can be un replaceable

-First, we are not friends, we are just doing business

Kutusu ile gelen birisi, baskasinin kutusu ile gider

Senin guttugun davar kadar benim siktigim coban var

-Biyik burula burula kaytan, insan sikile sikile seytan olur

First, robbed the bank, then count the money

Guttugun iki keci, isligin daglari tuttu

What is in it for me?

-Ancak gerizekalilar suyun derinligini iki ayagi ile birlikte olcer

Speak softly but carry a big stick

Walking, quacking, swimming like a duck means, no need to question, it is a duck!

-Acima yetime doner koyar gotune!

-All the money was made, in between the lines

-Olma kimsenin lutfuna talip, bedeli cevher-i hurriyettir

-Insanlar ancak anladiklari seyi duyarlar – Goethe

Kalabalikta yapilan efeligin ozru, tenhada olmaz!

Oluyle cok oynarsan, ya ossurur ya sicar

Allah bas, peygamber yoldas. X kulunun agzi muhur, dili tas

Ticaret ziyarettir, ziyaret ise cesarettir

Esit olmayamlara esit davranmak en buyuk esitsizliktir!

I can live with stupid people, but i cannot stand who proud of it!

Kimse sikmeyecegi essegin onune ot atmaz

Essek sikmenin bile bur usulu vardir. Nallarindan yere cakmak gerekir…

-Gunes elmayi da biberi de kizartir. Oysa ki biri tatlilasirken digeri acilasir. Konu burada gunes degil, karakterdedir.

If you want something done, either delegate it or do it yourself.

-Karagoz got sikerken, hacivat ceremesini cekiyor.

Politik olma ancak diplomatik israrini surdur.

-Ne kadar az bilirsen o kadar siddetli savunursun!

-Baskalarinin ayak izlerini takip ederek, onlari gecemezsiniz

Buyuk yilan buyuk tasin altinda bulunur

Insanlar 3e ayrilir…Saymasini bilenler ve saymasini bilmeyenler

-Ayni seyleri tekrar tekrar yaparak, farkli sonuc beklemek deliliktir

Speak of the devil, he doth appear

-ip burula burula urgan olur, biyik burula burula kaytan olur, insan sikile sikile seytan olur

Guzel yuze 40 gunde doyulur, guzel huya 40 yilda doyulmaz

Soyledigin hersey dogru olmali, ama her dogruyu da soylememelisin

Find the battle that you are going to win

En eski iki meslekten birini icra ediyoruz

Calisan hata yapar, calismaya dedikodu

Padisah ben isem ordunun basina gecmeni buyuruyorum, sayet padisah sen isen ordunun basina gec

-100% kontrol edebilecegin sey kendi attitude ve zamanindir

Acik yaraya kurt dusmez

Embrace discomfort to aim the better

some cause happiness wherever they go, some cause whenever they go

-Kisa boylularin golgesinin uzadigi yerde, gunes batiyor demektir

Yalakanin iyisi, efendifs ossurdugunda derin nefes alandir

Correlation does not imply causation

Herkes erkeginin pesinde – Y. Dogrul

We are hiring attitude, skills will come after

Ucak ile aldigimiz risk cokmbuyuk ama olasiligi cok dusuktur

Unresolved sexual tension

Bu bir Pirus Zaferidir

-The behavior we see in others, say a lot about the environment we are creating for them

Soyledigimiz her yalan ile gelecege o kadar borclaniriz

Every lie we tell incur a dept truth, sooner or later; that debt is paid

-Our power is coming from the perception of our power

Trust them /it, and must verify it as well –

Why worry for something is not going to happen

Ignorance is a bliss

Ohh…tada gel

Daha ilk gunden verip patlatasi olmak

as american says; we need make a bit pregnant…..

as Americans says, “this is already higher than your pay grade……!”

bu kadar paraya anan babana vermez – kagan aydemir

Bir kapi onundeyim…girsem iceri suclu, kalsam disarisi ayaz

Soz agizdan cikana kadar sana ait, sonrasinda karsidakinin olur

-Yetistirecegin dervis8n evvela hirkasini ve corbasini vereceksin

nervous breakdown

i did it just because i put bread on the table

-degirmende dogan sican, gokgurultusunden korkmaz

as greedy as a pig

-kurt kisi gecirir ama yedigi ayazi unutmaz

-fare aslana dikleniyorsa yakinlarda mutlaka bir delik vardir

-people will do any what, if you can give them a good why -niche

stick in a bundle will be unbreakable

Artik yasak olmayan hersey serbest

Orospuya sikis ogretiyorsun

-Elin sikini gormeyen kendisininkini piyade tufegi sanirmis

Ask always:

1) what is in it for me

2) who needs it?

if the mountain wont come to mohammed, mohammed will go to mountain

Hatice!! Aklini bu gece bana verde, bir gece uyuyayim…. Cevat Yalcin beyden karisina Subat 1972

lump sum – yuvarlak hesap

“point of no return”

“crossing the rubicon”

-“fool me once, shame in you fool me twice, shame on me”

-“bugunun cozumleri yarinin sorunlaridir”

-“gokkubbe altinda soylenmemis soz yoktur”

“business value framework”

-“iki olan cok olur”

-bedava peynir ancak fare kapaninda olur

Davulun zari saglam ama tokmagin degmedigi yer yok

-“bugun goz yumduklarimiz, yarin bize goz actirmayacak olanlardir”

-el civcivini gutmeyle horoz olunmaz

-seytanin yuzu zalim e hos gozukurmus

kaygisiz kadin kocasi i ev yataginda ararmis

Tebrikler, HPE den siparis girmeye hak kazandiniz!!

Eda-ING

-Günün sözü: Fazla tevazunun sonu, vasat adamdan nasihat dinlemektir..

-just because of you shot Jesse james, dont make you Jesse james

senin guttugun davar kadar benim siktigim

coban var…

vermekle iyi olunsa orospulardan daha iyisi olmazdi

allah carsini pazar etsinpooo

it is difficult to be simple

Got opmekle dudak asinmaz

Strategy is an assumption

Gencler bilebilse, yaslilar yapabilse

Teoride, teori ve pratik ayni iken, pratikte ise degildir

Nakik cebe yakisir

-Fake it till you make it

Throw a dog a piece of meat, it will always snap it out. Give a man power, man is a beast

Leylegin ayagini kesmisler, kanatlarim var deyip ucmus gitmis, inince acisini cekersin demisler

—Mustehaktir diye insaftan vazgecilmez!

Zorda kalinsa dahi hayduttan dost secilmez!

Bulutlardan yagacak rahmet gecikse dahi, vebal akan cesmeden tek damla dahi su icilmez!

-Olmaz dediklerim olursa, yapmam dediklerimi yaparim!

oluyu diriyi diktin gozu gote diktin

orospunun sozu yarragi gorene kadardir

insafsiza got vermisler tassaklari da sokmus

Aynı tas aynı hamam: status go

“when the horizon is at the bottom, it is insteresting! when the horizon is at the top, it is interesting. when the horizon is in the middle, it is boring a  shit! now good luck to you!  and get the fuck out of my office! “ The Fabelmans

Beni övmeyecekseniz bana mesaj atmayın, fikrinizi merak etsem sizi takip ederdim. Bana akıl da vermeyin siz biliyorsanız ben zaten biliyorumdur.

Odunu yonttuk pinokyo yaptik, burnuyla bizi sikmeye kalkti 😉